Rüzgardan sonra ikinci sırada gelen yenilenebilir enerji kaynağı güneş enerjisidir. Güneş enerjisinden elektrik elde etmek için özellikle fotovoltaik (PV) ve ince film teknolojilerinde önemli gelişmeler kayıt edilmiştir.
Dünyaya ulaşan toplam güneş enerjisi miktarı şu anda dünyanın ihtiyaç duyduğu enerjiden 10.000 kat daha fazladır. Bu nedenle güneş enerjisine verilecek olan ar-ge teşvikleri, yatırım teşvikleri ve tarife teşvikleri zamanla fazlasıyla geri dönecektir.
Avrupa Konseyi Mart 2007 de yaptığı toplantıda Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının gelişimi ile ilgili aşağıdaki hedefleri onaylamıştır :
- 2020 yılına kadar sera gazı (1990 seviyesine göre) en az % 20 azaltılacaktır,
- 2020 yılına kadar enerji verimliliği % 20 arttırılarak enerji kullanımı % 20 azaltılacaktır.
- 2020 yılına kadar yenilenebilir enerjinin toplam enerjideki payı % 20 ye çıkarılacaktır.
- 2020 yılına kadar ulaşımda kullanılan biyo yakıtların oranı % 10 a yükseltilecektir.
Bu enerji politikalarında anahtar nokta yenilenebilir enerji kaynaklarına verilen önemdir. Yenilenebilir enerji oranının artmasıyla; Avrupa dışından gelen enerji kaynaklarına bağımlılık azalacak, karbon kaynaklarından salınan karbon emisyonu azalacak ve ekonominin petrol fiyatlarından kaynaklanan dalgalanmaları azalacaktır. İkinci anahtar nokta ise hem enerji üretiminde hem de enerji tüketimindeki verimliliği arttırmaktır.
Alınan bu kararlar ülkelerin tercihlerine bırakılmayıp zorunlu uyulması gereken kararlardır. Bu nedenledir ki AB üyesi ülkeler yenilenebilir enerjileri ve enerji tasarruflarını destekleyen yasaları 2008 yılı içinde çıkarmışlardır. Avrupa birliğinin 1997 yılında 2010 için belirlediği yenilenebilir enerji kullanım hedefi % 12 idi. Şu anda 2009 yılı için gelinen nokta % 9 dur. 2010 yılında en fazla % 10 luk oranın yakalanması beklenmektedir.
Güneş enerjisi ile elektrik üretiminde dünyada en başarılı ülke Almanya dır. Almanya nın bu güne gelmesi kolay olmadı. Önce 1991 de "Bin Çatı Projesi" daha sonra 1997 de "Yüz bin Çatı Projesi" ile belirli sayıdaki yatırımcıya krediler kullandırarak elektrik üreten çatılar oluşturmuştur. Fakat her defasında teşvik için ayrılan bütçe bitmiş ve yatırımlar durmuştur. Daha sonra sürekli ve sınırsız bir teşvik sistemi için enerji havuzundan destekleme yöntemi düşünülmüş ve 2000 yılında "Teşvikli Tarife" sistemi başlatılmıştır. Bu sistemde teşvik için ayrılmış bir bütçe yoktur. Güneş enerjisi yatırımı yapan kişi veya kuruluşlardan 15 - 20 yıl süreyle kademeli olarak azalan bir şekilde yüksek fiyata elektrik enerjisi satın alma garantisi verilmekte ve ilk yatırımı da piyasanın yapması sağlanmaktadır. Güneşten üretilen bir kWh başına yapılan fazla ödeme enerji havuzundan karşılanmakta, bu ödeme de elektrik enerjisi fiyatının % 1-2 gibi artmasına sebep olmaktadır. Bu artış Almanya da yaşayan her bir bireyin elektrik tüketimi için ayda sadece 1Ç fazla ödeme yapmasına sebep olmaktadır.
Bu teşvik sistemi yöntemi sayesinde Almanya daki güneş yatırımları hızla artmış, bu gelişmeyi fark eden AB yöneticileri ve diğer ülkeler de kısa zamanda aynı yöntemi uygulamaya başlamışlardır. Şu anda AB üyesi ülkelerin tamamında yenilenebilir enerji teşvikleri zorunludur çünkü ancak bu teşvikler sayesinde AB nin 2020 deki % 20 yenilenebilir enerji oranına ulaşılabilir. Güneşten elektrik üretimine verilen teşviğin en iyi tarafı, yatırımcıların çoğunun çatılarını kullanan ev sahibi küçük yatırımcılar olmasıdır. Yani sermaye tabana yayılmış ve yüz binlerce küçük yatırımcı enerji piyasasında üreten haline gelmiştir. Almanya da 7000 MW güneş enerjisi kurulu gücünün % 80 i küçük yatırımcılar tarafından kurulmuştur. İspanya da ise daha çok büyük yatırımcılar güneş üzerine yatırım yapmaktadırlar.
Normal şartlarda enerji yatırımları dünyanın en büyük yatırımcıları tarafından yapılan büyük yatırımlardır. Fakat Almanya nın geliştirdiği bu yöntemle her tüketicinin bir enerji üreticisi olmasının önü açılmıştır. Böylece 5 - 20 bin Ç arasında sermayesi olan her tüketici üretici konumuna geçmiş ve birikimlerini enerji gibi önemli bir alanda değerlendirebilir duruma geçmiştir.
Ülkemizde devlet, enerji yatırımlarından elini çekmiş ve bu yatırımların özel sektör tarafından yapılmasını istemektedir. Ancak maalesef ülkemizde ki özel sektörün de büyük yatırımlar için elindeki sermaye sınırlıdır, bu nedenle büyük enerji yatırımlarının çoğunun arkasında yabancı yatırımcılar vardır. Bunu önlemenin yolu 10 kW-10 000 kW arasındaki güneş yatırımlarını teşvik etmek ve kolaylaştırmaktır.
Bu şekilde 1 milyon evin çatısına 10 kW lık güneş paneli yerleştirilse, toplam 10000 MW kurulu güce ulaşılır ki bunun yaklaşık yatırım maliyeti 25 milyar Ç dur. Bürokratik işlemlerin hızlı ve kolay olması sağlanırsa 10000 MW hedefine 2020 den önce ulaşabiliriz. Yatırımlar için harcama yapmak istemeyen devlet için bundan daha iyi bir sonuç olabilir mi ?
Bu nedenle, rüştü ispatlanmış bir yöntem olan güneşten PV ile elektrik üretimi vakit kaybetmeden ülkemizde de desteklenmeli ve gerekli tarife teşvik sistemi uygulanmaya başlanılmalıdır. Teşvik miktarı ve süresinin, mutlaka daha önce bu yöntemi uygulamış ve başarılı olmuş ülkeler seviyesinde olması gerekir. Aksi taktirde gerekli fayda sağlanamaz. Bir diğer önemli ayrıntı ise, küçük ve büyük yatırımcı için belirlenen tarifelerin küçük yatırımcı lehine daha fazla olmasıdır. Enerji sermayesinin tabana yayılması açısından bu çok önemlidir.
2050 yılından sonra dünyanın en önemli enerji kaynağı güneş enerjisi olacaktır. Bu nedenle bu teknoloji yatırımlarında geç kalmamak gerekir. Teşvik çıkmadan da kimse yatırımların yapılmasını beklememesi gerekir. Üretilen sistemleri satın alan olmadan kim yatırım yapabilir ki ?
Türkiye de 2009 yılında toplam 194 milyar kWh enerji tüketilmiştir. Maliyet ve fiyatlandırma açısından bakıldığında elektrik enerji havuzu yedi farklı kaynaktan beslenmektedir. Bu varsayıma göre elektrik enerjisi tüketim cirosu yaklaşık 16 milyar Ç olarak gerçekleşmekte ve birim maliyeti yaklaşık 8,17 Ç cent olmaktadır.
TEİAŞ ın yapmış olduğu projeksiyon tahminlerine göre Türkiye nin 2015 yılında yıllık elektrik enerjisi tüketimi 288 milyar kWh, 2020 yılında ise 411 milyar kWh olarak gerçekleşecektir. Diyelim ki güneş enerjisi için önümüzdeki ilk 5 yılda üretilen her bir kWh elektrik için 25 Ç cent, takip eden 5 yıl için 20 Ç cent tarife garantisi verildi. Bu teşvik sonucu Türkiye de 2015 e kadar 3000 MW ve 2020 yılına kadar 10000 MW güneş enerjisi üretim santralları kurulduğunu varsayalım. Bu kurulu güçlerle güneş enerjisinden yaklaşık olarak 2015 yılında 4,8 milyar kWh, 2020 yılında 16 milyar kWh elektrik enerjisi üretilecektir. 2015 yılında güneş teşviklerinden dolayı elektrik enerjisi maliyet havuzuna olan etkisi sadece 0,28 Ç cent olacaktır.
Bir ailenin aylık ortalama 120 kWh elektrik enerjisi kullandığını kabul edersek, güneş teşviklerinin 2015 yılında bir aileye aylık maliyeti (120 kWh x 0,28 Ç cent = 33,6 Ç cent) sadece 0,33 Ç (~ 0,7 TL) olacaktır. 2020 yılı için güneş teşviklerinin elektrik havuzuna etkisi ise 0,46 Ç cent/kWh olacaktır. Aynı hesapları 2020 yılı için yaptığımızda, güneş teşviklerinin bir aileye aylık maliyeti (120 kWh x 0,46 Ç cent = 55,2 Ç cent) sadece 0,55 Ç (~ 1 TL) olacaktır. Tabi ki bu hesaplar diğer kaynaklardan sağlanan enerjinin sabit kaldığı varsayımına göre yapılmıştır. Diğer kaynakların hammaddelerinin artması da muhtemeldir ki bu durumda güneşin ortalamaya olan etkisi daha da azalacaktır.
Sınırsız bir enerji kaynağından elektrik elde etmenin yanı sıra, güneşle üretilen elektrik enerjisi kadar daha az doğal gaz santralı çalışacak ve ithal ettiğimiz doğal gaz ve petrol ürünleri azalarak, fosil yakıtlardan kaynaklanan baca gazı emisyonlarında önemli azalmalar meydana gelecektir. Ayrıca güneş enerjisi, elektrik enerjisi tüketiminin çok yoğun olduğu klimaların kullanıldığı yaz aylarında ve gündüz saatlerinde daha fazla üretildiğinden günlük enerji arzına daha fazla katkıda bulunacaktır. Bütün bunlara ilave olarak 2050 yılından sonra ağırlıklı olarak kullanılacak olan güneş enerjisine zaman kaybetmeden gelişmiş ülkelerle paralel geçmiş olacağız.
AB nin şu anda aktif olarak kullandığı bu "havuz tarife destek sisteminin" ülkemizde de kullanılması yenilenebilir enerji kaynaklarından güneş enerjisinin gelişmesinde son derece faydalı olacaktır. Görüldüğü gibi bu sistemde devletin herhangi bir ürünü sübvanse etmesi veya kaynak ayırması gerekmemektedir. Teşvik sistemi devlet bütçesinden bağımsız olarak kendi kaynağını kendi üretmektedir.
Mehmet Biçer / EÜAŞ Genel Müdür Yardımcısı
www.yesilekonomi.com / 05.04.2010