İklim için umut sivil toplum …

Kopenhag da düzenlenen İklim Zirvesi nde uluslararası bağlayıcılığı olan bir antlaşmaya varılamadı. Politikacıların başarısızlığının ardından şimdi sorunu kimin çözeceği tartışılıyor.

 

Sadece bilimsel makalelerde ya da açıklamalarda değil, son zamanlarda çekilen filmlerde dahi iklim konusunda “dünyanın çok fazla zamanı kalmadığı” dile getiriliyor. Küresel iklim değişikliğinin önlenebilmesi için bir an önce harekete geçilmesi konusunda birbiri ardına çağrılar yapılıyor. Nitekim Kopenhag’daki İklim Zirvesi’nde bir araya gelen devlet ve hükümet liderleri de tüm ülkeler için bağlayıcılığı olan uluslararası bir antlaşmaya imza atmayı ummuşlardı. Ancak bu hedefe ulaşılamadı; bağlayıcılığı bulunmayan “Kopenhag Mutabakatı” adlı bir metin kabul edildi. Bu metin, kuru bazı vaatler içermenin ötesinde bir anlam ifade etmiyor. Peki, politikacılar başarısız olduğuna göre iklimi kurtarmak kime düşüyor ? Problem çözücü olarak geriye bir tek sivil toplum mu kalıyor ?

 

İklim zirvesi bir düğün havasında başlamıştı ancak bir anda cenaze törenine dönüşüverdi. Dünya liderleri, iklim krizini kontrol altına almak ve dünyaya yeni bir yol gösterebilmek için Kopenhag’daydı. Ancak Zirve, pek çoklarını hayal kırıklığına uğrattı. ABD Başkanı Barack Obama ise tüm olumsuzluklara rağmen, cuma akşamı yaptığı basın toplantısında, hâlâ umudunu kaybetmediğini dile getiriyordu:

 

“Kopenhag’da ulaştığımız şey bir son değil, başlangıçtır. Uluslararası çapta eyleme geçmede yeni bir dönemin başlangıcı.“

 

Mutabakat metni kabul edildi

Obama da çoğu lider gibi, genel kurulun, üzerinde görüşülen antlaşmaya onay vereceği kanaatindeydi. Ancak beklenen olmadı. Uluslararası bir antlaşma yerine, bağlayıcılığı bulunmayan “ Kopenhag Mutabakatı ” adlı metin kabul edildi. Greenpeace Direktörü Kumi Naidoo, bardağın yine de dolu tarafını görmeye çalışanlardandı :

 

“ Ne kadar güçlü olurlarsa olsunlar, bir grup ülkenin, BM sürecini zayıflatmasına izin veremeyiz. Bu bir bakıma bütün ülkelerin eşit olduğu ve tüm ülkelerin oylarının önem taşıdığı ilkesinin hükmünü yitirmesi anlamına gelirdi. Çünkü beş-altı ülke bir şey söyler ve diğerleri bunu hemen kabul ederse, sürecin geri kalanı yok olur. “

 

Latin Amerika ülkeleri başta olmak üzere, çoğu ülkenin delegasyonu da iklim konferansının başarısızlığa uğradığı görüşünde. Çünkü ortaya çıkan tek şey anlaşma yerine, aslında ülkelerin imzalayıp imzalamamakta serbest oldukları bir kâğıt parçasıydı.

 

Sivil toplumun farkı

Ancak Kopenhag’da, 192 delegasyonun hesaba katmadığı yeni bir müzakere ortağı daha ortaya çıktı: Sivil toplum! Onlar, küreselleşme sınavından başarıyla çıkmasını bildi. Çünkü ne istediklerini biliyorlardı ve bu konuda da kendi aralarında mutabık kaldılar. Ayrıca bilim insanlarının yaptığı tavsiye ve uyarıları da -siyasetçilerin aksine- hemen benimsediler. Sivil toplum kuruluşları arasında zengin-fakir, kuzey-güney, ada devleti-kıta devleti gibi uçurumlar söz konusu değildi. Sivil toplum temsilcileri, sadece Kopenhag a hazırlıklı geldiklerini göstermekle kalmadılar, politikacılara yönelik baskıyı gerektiği kadar uzun süre devam ettirmeye hazır olduklarını da ortaya koydular. Doğal Hayatı Koruma Vakfı ndan Kim Carstensen, Kopenhag da sağlanan mutabakatla ilgili iğneleyici eleştiriler dile getirdi:

 

“Bu anlaşmanın bu kadar muğlak olmasının da hayırlı bir tarafı var : O da kimse için bağlayıcı olmaması !  Ayrıca her ülke kendi hedeflerini istediği kadar yüksek tutabilir. Bu sürecin devamında, ülkelerin daha fazla sorumluluk üstlenmemeleri için de ortada bir neden bulunmuyor.”

 

Halkın beklentileri

Küresel iklim hareketini kontrol altına almak, bazı politikacı ve BM yetkililerinin tahmin ettiği kadar kolay olmayacak gibi görünüyor. Gerçi müzakereler öncesi, "iklimin kurtarıcısı" rolüne soyunan bazı politikacılar, sivil toplum kuruluşlarının argümanları ve kendi halklarının korkularıyla pirim yapmaya çalışmıştı. Oysa ki bu konuda lâf değil icraat üretilmesi gerekiyordu. Ancak hükümetler bu noktada bariz bir şekilde başarısız oldu. Sadece kendilerinden bağlayıcı emisyon hedefleri beklenen zengin ülkeler değil, iklim fonları için ayrılan paralar konusunda hesap vermeleri istenen kalkınmakta olan ülkeler de bu başarısızlığa ortak oldu. Bu ülkelerin vatandaşları, iklim yardımlarının, devlet başkanı için yeni uçak alımı ya da saraylara yapılan harcamalarda kullanılmadığından emin olmak istiyor.

www.dw-world.de/dw / 21 Aralık 2009

BU BÖLÜMDEKİ DİĞER BAZI BAŞLIKLAR