Dünya Enerji Piyasasının Görünümü ve Türkiye

Ülkelerin ekonomik kalkınmalarında zorunlu olan temel girdilerin başında, enerji kaynakları yer almaktadır. Sürdürülebilir enerji politikaları, arz güvenliğinin sağlanması ve temin kaynaklarının çeşitlendirilmesinin yanı sıra, kullanılmak istenen enerji türünün düşük maliyetli, talep edilen miktar ve kalitede topluma arz edilmesini hedeflemektedir.

 

Günümüzde dünya toplam enerji üretiminin % 87’lik payı fosil yakıtlar, % 6’sı yenilenebilir kaynaklar, % 7’si ise nükleer enerji tarafından karşılanmaktadır. Dünya elektrik enerjisi üretiminin yaklaşık % 64.5’ini fosil kaynaklar (% 38.7 kömür, % 18.3 doğal gaz, % 7.5 petrol) gerçekleştirmektedir. Teknolojinin bugünkü düzeyi ve yapılan tahminler doğrultusunda, gelecek 30 yıllık süre içerisinde de, dünya genel enerji talebinin % 88’i gibi çok önemli bir bölümünün fosil kaynaklar tarafından karşılanacağı tahmin edilmektedir.

 

Günümüzde dünyada üretilen petrolün % 46’sı bölgelerarası ticarete konu olurken, bu oranın 2030 yılında % 63’e artması beklenmektedir. Doğalgaz açısından da hem üretilecek miktarın artacağı hem de, bölgeler arasında taşınan yüzdesi % 15’den, 2030 yılında % 26’ya çıkacağı düşünülmektedir. Enerji üretiminde kullanılan fosil kaynaklar arasında yer alan kömür üretim, tüketim kolaylığı ve güvenilirliği nedeniyle, dünyada yaygın olarak kullanılan bir yakıttır. Günümüzde, küresel enerji talebinin yaklaşık % 25’i kömür kaynaklarından sağlanmaktadır. Ancak küresel piyasalar açısından, kömür genellikle yerel-bölgesel açıdan tercih edilen bir yakıt türüdür.

 

Nükleer enerji, küresel enerji üretiminde yaklaşık % 7.6’lık paya sahiptir. Özellikle atık sorunun halen daha çözülememiş olması nedeniyle, ABD ve AB ülkelerinde mevcut teknolojilerle yeni santraller inşa edilmemekte ve ekonomik ömürlerini tamamlayanlar da devre dışı bırakılmaktadır. Ancak, gerek atık sorununun çözülmesi ve gerekse, yeni teknolojilerle güvenli santraller inşa edilebilmesi için yoğun Ar-Ge çalışmaları sürdürülmektedir.

 

Güneş, rüzgar ve jeotermal başta olmak üzere tüm yenilenebilir kaynaklara gerek temiz yakıt olmaları ve gerekse yenilenebilir olmaları nedeniyle, geleceğin enerji kaynakları olarak bakılmaktadır. Ancak, yenilenebilir enerjilerin yaygın kullanımını kısıtlayan bazı teknik, ekonomik ve kurumsal engeller de mevcuttur. Yenilenebilir enerji türlerinin genel olarak elde edilmesindeki maliyetin yüksekliği, bunların pek çoğundan aralıklı/kesikli olarak elde edilen enerjinin depolanmasındaki güçlük ve yenilenebilir enerji alt yapısının sınırlı olması, yenilenebilir enerjinin dünyada yaygın kullanımını engellemektedir. Buna karşılık küresel ısınma ve çevre konularında giderek artan bilinçlenme, enerji üretim ve iletim teknolojilerindeki gelişmelere bağlı olarak, gelecek yıllarda yenilenebilir enerji kaynaklarına olan talebin daha da çoğalması beklenmektedir.

 

Türkiye’de jeolojik ve doğal yapıya bağlı olarak, hemen her çeşit enerji kaynağı var olmakla birlikte, linyit dışında kullanılan fosil kaynakların rezervleri az miktarda ve üretimleri de oldukça düşük seviyededir. Halen tükettiği enerji kaynaklarından yarısını ithal etmekte olan Türkiye’de uygulanan enerji politikaları, dünya enerji sektörünün genel yapısından büyük ölçüde etkilenmektedir.

 

Türkiye’de tüketilen birincil enerjinin % 39’u petrol, % 27’si doğalgaz, % 27’si kömür ve % 13’ü yenilenebilir enerji kaynaklarından sağlanmaktadır. Enerji tüketiminde ithalatın payı % 70 düzeyindedir. Enerji açısından yüksek orandaki dışa bağımlılığın yanı sıra, doğal gaz ithalatının % 65’i Rusya Federasyonundan yapılmaktadır ve bu durum da, enerji güvenliği açısından önemli sıkıntılara neden olmaktadır.

 

Günümüzde küresel enerji politikaları, fosil yakıtlar ve ağırlıklı olarak da, petrol ve doğal gaz tarafından belirlenmektedir. Bu politikaların temelini belirleyen sahalar ise, en önemli rezervlere sahip olan Orta Doğu, Orta Asya ve Hazar bölgeleridir. Bu üretim bölgeleriyle başta AB olmak üzere enerji kaynağı ithal gereksinimi hızla artan bölge ve ülkeler arasında doğal bir köprü konumunda olan Türkiye, aynı zamanda enerji pazarı olmaya aday bir ülkedir. Bu nedenle petrol ve doğalgaz ithalatında kaynak çeşitliliği, arz güvenliği ve sürekliliğinin sağlanması açısından, geniş kapsamlı enerji taşıma projelerinin geliştirilmesi Türkiye için büyük önem taşımaktadır.

 

Türkiye, Kerkük-Yumurtalık Ham Petrol Boru Hattı, Bakü-Tiflis-Ceyhan (BTC) Ham Petrol Boru Hattı, Mavi Akım Doğalgaz Boru Hattı, gibi mevcut, Nabucco Doğalgaz Boru Hattı, Irak-Türkiye Doğalgaz Boru Hattı gibi henüz proje aşamasında olan pek çok boru hattı projesine dahil olmuştur. Bu projelerin bitirilmesiyle Türkiye, yakın gelecekte Doğu-Batı Enerji Koridoru olmasının yanı sıra, Kuzey-Güney Enerji Koridoru olmaya aday, AB ülkelerini enerji krizinden kurtaracak kilit ülke konumuna gelecektir. Böylece AB ile kurulacak enerji işbirliği, tam üyelik sürecinde Türkiye’nin önemini daha da arttıracaktır. Yrd. Doç. Dr. H. Naci Bayraç (Kaynak: TÜRKSAM)

www.limitsizenerji.com

23.08.2011

BU BÖLÜMDEKİ DİĞER BAZI BAŞLIKLAR