Sürdürülebilir büyüme için, entegre bakış açısına ihtiyaç var
Avrupa Komisyonu tarafından yayınlanan yeni raporda, politikacıların gitgide artan doğal kaynak kıtlığına karşı koyabilmenin yolunun sürdürülebilir büyümeden geçtiği gerçeği ile yüzleşmeleri gerektiği ifade edildi.
Overseas Development Institute tarafından Alman Kalkınma Enstitüsü (DIE) ve Avrupa Kalkınma Politikaları Yönetimi Merkezi işbirliği ile yeni bir Avrupa Komisyonu raporu yayınlandı. Rapor’da politikacıların gitgide artan doğal kaynak kıtlığına karşı koyabilmenin yolunun sürdürülebilir büyümeden geçtiği gerçeği ile yüzleşmeleri gerektiği ifade edildi. Geçtiğimiz hafta Brüksel’de açıklanan 2012 Avrupa Kalkınma Raporu’nda 2030 yılına gelmeden su ve enerji talebinin yüzde 40, gıda talebinin yüzde 50 oranında artmasının beklendiği ifade ediliyor.
Rapor’un yazarları “Gitgide zorlu hale gelen koşullar su, enerji ve arazi kullanımında yeni kaynakların araştırılması ve yönetilmesini gerektiriyor. Bir damla su, bir parça toprak ya da bir kilojul yenilenebilir enerji… Bu konu, sadece bir sektöre yönelik politikalar ya da yönetim sistemleri olarak değerlendirilemez ve tek bir bakış açısıyla yaklaşılamaz” ifadesinde bulundular. Rapor’da su, enerji ve toprak arasında bir bağlantı noktası oluşturularak, fırsatlara ve zorluklara entegre bir bakış açısıyla yaklaşılması gerektiğini ortaya koyuluyor. Sürdürülebilir bir büyümeyi gerçekleştirmek üzere dört yaklaşım öneriliyor:
- Talep yönetimi, tüketimde ortaya çıkan çevresel ayak izini azaltmak, daha az doğal kaynak kullanımı ile büyümeyi gerçekleştirmek.
- Yenilenebilir enerji, su gibi kaynakların arzında nicelik ve nitelik artışı sağlanması.
- Daha fazla kaynak verimliliği, sürdürülebilir tarım ve yenilenebilir enerjide inovasyonun desteklenmesi.
- Esnekliğin geliştirilmesi- yoksul ülkeler üzerinde negatif etkilerin minimize edilmesi.
“Önümüzdeki 20 yıl içerisinde iki katına çıkacak su, gıda ve enerji tüketimi ile nasıl başa çıkacağız? En yoksul ülkeleri nasıl koruma altına alacak, doğal kaynaklar ve çevresel baskılardan etkilenmemelerini nasıl sağlayacağız?” diye soruyor raporun takım lideri Dr. Dirk Willem te Velde ve sözlerine şöyle devam ediyor “Çözüm, kamu ve özel sektörü kapsamalı. Ortaya koyduğumuz dört yaklaşımı gerçekleştirmek ve ekonomileri bir dönüşümden geçirmek üzere liderliğe, kapasiteye, doğru teşviklere ihtiyaç var. Özel sektör, her geçen gün doğal kaynaklara erişimin önemini fark ediyor ve iş süreçlerini sürdürülebilir hale getirmelerinin gerektiğini fark ediyor.”
Rapor’un yenilenebilir enerji kısmına bakıldığında; yenilenebilir enerjideki gelişimin hem yoksullara enerji sağlanmasında hem de karbon emisyonlarının azaltılmasında etkili olacağı ifade ediliyor. Rapor’da “enerji kaynaklı emisyonların artmakta olduğunu görüyoruz. Dünyanın ihtiyacı olan, yüksek karbon yolundan düşük karbon yoluna doğru geçişin yapılması. Bu süreçte en önemli anahtar; öncelikle sanayileşmiş ardından gelişmekte olan ülkelerde yenilenebilire geçiş ve fosil yakıtlara olan bağımlılığın azaltılması olacak.
Yenilenebilir enerjilerin desteklenmesi ve geliştirilmesi ekonomik, sosyal ve çevresel etkileri nedeniyle üç boyutlu kazanımlar sağlayacak. Etkili politika paketlerinin oluşturulması, yenilenebilir enerjinin ekonomik çevresel ve sosyal sürdürülebilirliği oluşturmasına yardımı olacak.
Bazı güçlükler söz konusu
Bununla birlikte raporun yazarları, yenilenebilir enerjinin desteklenmesi için ortaya konulan opsiyonların hayata geçirilmesinde güçlükler yaşanacağını ifade ediyorlar. Bunun nedenleri arasında fosil yakıt üreticileri gibi tarafların lobicilik faaliyetlerinin gelişimini yavaşlatabilecek olması, kısa dönemli ekonomik beklentiler sayılıyor. Rapor’da şu ifadelere yer veriliyor: “Biyoyakıt, biyokütle, hidroenerji gibi enerji kaynakları arazi ve suya dayalılar. Yenilenebilir enerji kaynaklarındaki artış, başka kaynaklar üzerinde baskı yaratmaya başlayabilir. Yenilenebilir enerji kaynaklarının arzındaki yükselişi de -özellikle de biyoyakıtlarda- etkin bir şekilde yönetmek gerekiyor. Özellikle Çin ve Hindistan gibi yüksek nüfusa ve ekonomik büyüme oranlarına sahip ülkelerde hidroenerji ve biyoyakıt üretimin su ve toprak üzerinde yarattığı baskı net bir şekilde görülmeye başlandı.“
Avrupa Kalkınma Komiseri Andris Piebalgs “Rapor’un özellikle Birleşmiş Milletler Rio+20 Konferansı öncesi ve Herkes için Sürdürülebilir Enerji yılında yayınlanması önemli. Su, enerji ve toprak; kalkınma ve insani gelişim için hayati kaynakları ifade ediyor. Kısa vadeli ve dar bakışlı yaklaşımlarla bu konularda yaşanan ve yaşanacak olan sıkıntıların önüne geçmek mümkün olamayacak” açıklamasında bulundu.
Detaylı bilgi: 2012 European Report on Development
www.geleceginenerjisi.com
22 Mayıs 2012