Sürdürülebilir ve Yenilikçi Tarım Konferansı

Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) Yönetim Kurulu Başkanı Muharrem Yılmaz, Türkiye`nin tarımsal açıdan dünyanın yedinci büyük tarım ürünleri üreticisi olduğunu belirterek, "Tarım sektörü GSYH`da yüzde 7,9, istihdamda yüzde 24,6, ihracatta yüzde 3,5 payı ile ekonomi içinde önemini korumaktadır" dedi.

 

TÜSİAD, Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü (OECD) nezdindeki İş ve Sanayi Danışma Komitesi (BIAC) ile Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı`nın katkılarıyla düzenlenen "Sürdürülebilir ve Yenilikçi Tarım Konferansı"nda konuşan Yılmaz, Türkiye`de tarım sektörünün, ekonomi içinde doğal olarak azalan payına rağmen, gıda güvenliği ve kırsal kalkınma açısından stratejik bir konumda olduğunu ifade etti.

 

Yılmaz, su, enerji ve toprak kullanımına dayalı olması nedeniyle, sektörde sağlanacak iyileştirmelerin çevresel sürdürülebilirliğe ve sürdürülebilir kalkınmaya katkısının da özel öneme sahip olduğunu vurgulayarak, "İnsanların aktif ve sağlam bir yaşam sürdürebilmeleri için beslenme gereksinimi ve tercihlerine uygun, yeterli, sağlıklı ve besleyici gıdaya her zaman ulaşabilmeleri, tarım sektörünü en önemli kılan unsurdur. Gıda güvenliği ve güvenilirliği kavramlarında ulaşılan seviye de bu önemin gereğidir ve kavrayışımızı daha kritik bir düzeye taşımıştır" diye konuştu.

 

Gıda güvenliğinin, gıda güvenilirliğinden ayrı değerlendirilmeyeceğine işaret eden Yılmaz, "Gıda güvenliği, `bulunabilirlik`, `erişilebilirlik`, `kalite ve güvenilirlik` ve bu konuların istikrarı olarak tanımlanmaktadır" dedi.

 

Yılmaz, küresel ölçekte ekili alanlar, meralar ve ormanların karasal alanların yüzde 60`ını teşkil ettiğini anlatarak, "Bu alanlar tatlı suyun yüzde 70`ini kullanmaktadır. Bu çarpıcı rakamlar dikkate alındığında, tarım sektörünün sürdürülebilir kalkınmanın, çevresel sürdürülebilirlik ayağı ile ilişkisi açıkça ortaya çıkmaktadır" şeklinde konuştu.

 

"Tarımsal alandaki kararlar sürdürülebilirlik açısından belirleyicidir"

Yılmaz, iklim değişikliği ile mücadelenin, tarım dışı bir seri tercihin doğru yapılmasını gerektirdiğini belirterek, bu tercihler doğru yapılmazsa, gıda güvenliğinden ve tarımda çevresel sürdürülebilirlikten bahsedilemeyeceğini dile getirdi.

 

Ekilebilir alanların yeryüzünde toplam kapsadığı alan ve su gereksinimleri dikkate alındığında, tarımsal yapıda alınan tüm kararların da sürdürülebilirlik açısından belirleyici önemi bulunduğunu vurgulayan Yılmaz, "Gıda güvenliğini ve yaşamın sürdürülebilirliğini sağlayan unsurlar aslında bu ilişkinin iyi yönetilmesi ile doğrudan bağlantılıdır" dedi.

 

Yılmaz, tarımın bir diğer önemli boyutunun ise, kırsal kalkınma ve kırsal alanlarda dengeli bölgesel kalkınma ile ilgili olduğunu vurgulayarak, "Tarım sektörünün istihdam yaratabilme kapasitesi, işletme ölçekleri, tarımsal destekleme politikaları, şehirleşmenin yaratabileceği sorunlar, bireysel ve bölgesel gelir dağılımı konuları kırsal kalkınmanın tarım sektörü ile olan ilişkisini tanımlayan faktörlerdir" şeklinde konuştu.

 

AB Ortak Tarım Politikası`nın orta vadeli hareket planı dikkate alındığında da tarımsal destekleme politikaların büyük ölçüde kırsal kalkınma çerçevesine indirgendiğinin gözlemlendiğini belirten Yılmaz, kırsal kalkınma sürecinin, tarımsal sürdürülebilirliğe katkısını artırabilmesinin merkezinde ise tarım sektörüne ilişkin üretilen bilgi ve teknolojinin kırsal alanda kullanımının özel öneme sahip olduğunu kaydetti.

 

Yılmaz, eğitim ve inovasyonun teknoloji aktarımının, bilgi aktarımının, örgütlenmenin ve tarımsal işletmelere yönelik yapısal dönüşümün sağlanabilmesinin, tarım ve sanayi entegrasyonunun güçlü bir şekilde gerçekleştirilmesine bağlı olduğunu düşündüklerini vurgulayarak, sözlerini şöyle sürdürdü:

 

"AB mevzuatının neredeyse yüzde 50`sini oluşturan AB Ortak Tarım Politikası,  tarım sürdürülebilirliği ve gıdanın güvenliği ve güvenilirliği anlayışıyla evrilmektedir. AB, Ortak Tarım Politikasının başlangıcından itibaren günün ihtiyaçlarına uygun olarak yenilenmiş ve çeşitli reformlarla gelişmiştir. 2013 sonrası için ürün çeşitlendirilmesinden, doğayı koruyan tarım tekniklerine kadar bir seri düzenleme ve reform ayakları öngörülmüştür. Özetle 2013`den sonra, OTP`de üretime bağımlı hiç destek kalmaması, bu tarihten sonra yalnızca kırsal kalkınma, doğrudan ödeme ve bir miktar piyasa ile ilişkili destek yapılması yönünde bir yönelim görülmektedir."

 

AB ile yürütülen müzakere süreci toplum için büyük önem taşıyor"

Yılmaz, AB ile yürütülen müzakere sürecinin tarım ve gıda güvenliği dahil bir çok alanda toplumun tüm kesimleri ve ekonominin tüm aktörleri açısından önem taşıdığını söyledi.

 

Bu bağlamda yürütülen çalışmalarla 12`nci fasıl olan "Gıda Güvenliği, Veterinerlik ve Bitki Sağlığı"nın müzakereye açıldığını hatırlatan Yılmaz, "Fasıl kapsamındaki düzenlemeler, gerek rekabet gücünün geliştirilmesi, gerekse tüketici sağlığı açısından büyük önem taşıdığından, TÜSİAD olarak bu çalışmaların en etkili uygulamayı mümkün kılacak şekilde gerçekleştirilmesine katkıda bulunmaya özel önem atfetmekteyiz" dedi.

 

Yılmaz, gıda güvenliği faslının müzakerelere açılması aşamasında ülkedeki gıda işletmelerinin, AB müktesebatıyla uyumlu bir şekilde sınıflandırılması çalışmasının tamamlanıp, işletmelerin AB hijyen kriterlerine uyum durumu ortaya konarak, modernizasyon sürecinin başlatıldığını anlatarak,"Ticari boyutu itibarıyla değerlendirildiğinde, sektörde kaydedilen ve kaydedilecek tüm gelişmelerin, sadece AB ile ticaret yapmak için gerekli gıda güvenliği ve denetim sistemine sahip olunmasını değil üçüncü ülkelerle ticaret potansiyelini de olumlu yönde etkileyeceği açıktır" şeklinde konuştu.

 

"Türkiye dünyanın yedinci büyük tarım ürünleri üreticisi ülkesi"

Yılmaz, Türkiye`nin, 2012 yılı itibariyle 75,6 milyon nüfusu, 1,4 trilyon lira GSYH`sı, 153 milyar dolar ihracatı ile dünyanın en büyük 20 ekonomisi arasında olduğunu ifade ederek, "Tarımsal açıdan dünyanın yedinci büyük tarım ürünleri üreticisi ülkesidir. Tarım sektörü GSYH`da yüzde 7,9, istihdamda yüzde 24,6, ihracatta yüzde 3,5 payı ile ekonomi içinde önemini korumaktadır" dedi.

 

Son dönemlerde, özellikle 10. Kalkınma Planı hazırlıkları çerçevesinde gerçekleştirilen çalışmaların, Türkiye`nin tarım sektörünün güçlü yanları olarak ortaya çıktığını belirten Yılmaz, sektörün zayıf yönleri olarak da tarımsal altyapının yetersizliği,  doğal kaynakların etkin kullanılamaması, eğitimli ara eleman eksikliği, verim ve kalite düşüklüğü olarak tespit edildiğini kaydetti.

 

Yılmaz, gıda güvenliğinin sürdürülebilir bir şekilde iyileştirilebilmesi için en öncelikli konunun, Türkiye`de tarımsal yapının verimliliğinin artırılması suretiyle, gıdaya erişimin fiziksel ve ekonomik olarak geliştirilmesi ve uluslararası rekabetçiliğin elde edilebilmesi olduğunu söyledi.

 

Kendi kendine yeterliliğini koruyabilen bir tarım sektörünün, sürdürülebilir bir gıda güvenliğini sağlamanın en önemli ön koşulu olduğuna işaret eden Yılmaz,  bu çerçevede, tarımsal aktarım programlarının yanı sıra mevcut kaynakların etkili kullanımının sağlanması suretiyle yapısal sorunlarını aşmış, istikrarlı üretim sağlayan bir tarım sektörünün oluşturulması çalışmalarına odaklanılması gerektiğini dile getirdi.

 

Yılmaz, 10`uncu Kalkınma Planı döneminde tarımda ülke vizyonunun gıda güvenliğini ve gıda güvenilirliğini esas alan, bilimsel, güvenilir verilere, ileri teknolojiye dayalı,  rekabet gücü yüksek sürdürülebilir bir tarım sektörü olarak belirlendiğini kaydetti.

 

TÜSİAD olarak gelecek 3 yıl içerisinde, tarım ve tarıma dayalı sanayilerde, ülkenin rekabet gücüne yönelik kapsamlı bir değerlendirme ortaya koyan bir destek rapor dizisi hazırlamayı planladıklarını ifade eden Yılmaz, bu çalışma dizisinin bir yandan da ülkenin AB Ortak Tarım Politikasına ve DTÖ normlarına uyumuna hizmet etmesini amaçladıklarını kaydetti. İstanbul (AA)

www.haberler.com

04.11.2013

 

BU BÖLÜMDEKİ DİĞER BAZI BAŞLIKLAR