OECD Raporu

BALIK TUTMADA BİRİNCİ, SERA GAZINDA İKİNCİYİZ

 

OECD`de "motorlu araç sayısının en fazla arttığı" ikinci ülke Türkiye oldu. Türkiye "motorlu araç sahipliğinde" ise OECD sıralamasına giren 34 ülke arasında sonuncu oldu.

 

1990`dan bu yana kişi başına enerji arzı artışında OECD dördüncüsü olan Türkiye balık üretimi artışında birinci, sera gazı artışında ikinci sırada yer aldı. 1990`dan bu yana OECD genelinde sülfür oksit ve azot oksit salınımı düşerken sadece İzlanda ve Türkiye`de devasa oranlarda arttı.

 

1990`dan itibaren OECD üyesi ülkelerde "çevre korumaya saygı eğilimini" ölçen "OECD Bir Bakışta Çevre 2013" raporu yayınlandı.

 

-TÜRKİYE BALIKTA OECD BİRİNCİSİ-

 

Türkiye 1990 yılından bu yana endüstriyel balık yakalamadaki artışta Norveç ile birlikte OECD birincisi oldu. Türkiye zaten bir deniz ürünleri ülkesi olan Norveç`le başa baş olarak bu başarıyı elde etti ve yüzde 15 artış sağladı. İki ülkeyi Meksika, Yeni Zelanda, Finlandiya izledi.

 

-ARAÇ SAHİPLİĞİ ARTIŞINDA KORE`DEN SONRA İKİNCİYİZ-

 

Türkiye "motorlu araç sahipliği" açısından 34 OECD ülkesi arasında 100 kişiye düşen 10 araçla sonuncu durumda. 100 kişinin 80 araç sahibi olduğu Yeni Zelanda birinci durumda. Ancak 1990`dan bu yana motorlu araç sahipliğinin en fazla arttığı ikinci ülke Türkiye oldu. Kore`de 1990`dan bu yana araç sahipliği yüzde 470, ikinci Türkiye`de ise yüzde 245 yükseldi. Türkiye karayollarında 2011 itibarıyla 11 milyon 266 bin motorlu araç dolaşıyor.

 

Türkiye 2012 itibarıyla kişi başına enerji arzında OECD sonuncusu bulunuyor. Nüfus yoğunluğu en düşüklerden İzlanda bu sıralamada büyük farkla birinci oldu.

 

2011 itibarıyla hane halkı tüketiminde Türkiye`de akaryakıttan yüzde 40, doğalgazdan yüzde 15, elektrikten yüzde 22 vergi alıyor. Bu oranlarla Türkiye endüstri hane halkının tükettiği akaryakıt vergisinde, Hollanda, İsrail, İsveç, İtalya, Danimarka`dan sonra OECD altıncısı oldu.

 

-KİŞİ BAŞINA ENERJİ ARZINI EN ÇOK ARTIRAN DÖRDÜNCÜ ÜLKE-

 

Türkiye 1990`dan bu yana Kore, İzlanda ve Şili`den sonra kişi başına enerji arzını en fazla artıran dördüncü OECD ülkesi oldu. Kişi başına enerji arzı 1990-2011 arası Kore`de yüze 177, İzlanda`da yüzde 175, Şili`de yüzde 131, Türkiye`de yüzde 116 arttı.

 

Türkiye 1990`dan bu yana sera gazı salınımını en fazla artıran ikinci OECD ülkesi. Kore sera gazı üretimini yüzde 128, Türkiye yüzde 115, Şili yüzde 92, Meksika yüzde 33 artırdı. 2010 itibarıyla sera gazı salınım düzeyi sıralamasında Türkiye OECD 11`incisi. Sıralama şöyle: ABD, Japonya, Almanya, Meksika, Kanada, Kore, İngiltere Avustralya Fransa, İtalya, Türkiye.

 

-AZOT OKSİT ORANI OECD EĞİLİMİNE ZIT DEV ŞEKİLDE ARTTI, PARTİKÜLER MADDE ÜRETİMİ AZALDI-

 

OECD genelinde 1990`dan bu yana hava kirliliğine yolaçan azot oksit ve sülfür oksit salınımı arttı. Sadece İzlanda`da sülfür oksit Türkiye`de ise azot oksit üretimi devasa oranlarda büyüdü.

 

Hava kirliliği unsurlarından partiküler maddenin azaltımında Türkiye Şili`yle birlikte en başarılı ülke oldu ve 1990`dan bu yana partikül madde salınımını yarı yarıya indirdi. Ancak hala Dünya Sağlık Örgütü limitleri üzerinde partiküler madde üretiyor.

 

-TEHDİT ALTINDA HAYVAN-BİTKİ VARLIĞINDA DURUM İYİ-

 

Tehdit altında bulunan kuş, memeli hayvan ve bitki varlığı açısından Türkiye OECD içinde iyi durumda. O ülkeye özgü bitki ve hayvan varlığı en fazla tehdit altında bulunan OECD ülkesi İsrail. Türkiye`de 161 memeli hayvandan 14`ü, 460 kuş türünden 4`ü, 11 bin bitki türünden ise 12`si tehdit altında.

 

Rapora göre Yeni Zelanda`da üretilen kentsel atıkların tamamı gömülüyor. Türkiye sıralamada ikinci olarak atıklarının yüzde 99`unu gömüyor, yüzde 1`ini yeniden dönüşüme tabi tutuyor ya da gübre haline getiriyor.

 

-OECD`DE GENEL GÖRÜNÜM-

 

Rapor ekonomik ilerleme ve çevreye zarar arasındaki bağın genel olarak kırıldığını, bir birim GSYH yaratmak için ihtiyaç duyulan enerji miktarının 1990`dan itibaren yüzde 25 düştüğünü belirtti. Rapora göre kişi başına enerji kullanımı hala, daha artan ve talepkar bir nüfus için güvenli doğal kaynakları korumak için yeterince hızlı düşmüyor. OECD bloğunda genel enerji bileşimi geçen yirmi yılda hemen hemen hiç değişmedi ve yüzde 80 fosil yakıtlara dayalı olarak kaldı.

 

OECD bölgesinde yenilenebilir enerji hala enerji arzının yüzde 9`unu oluşturuyor. Her gün yeni araçlar çıkarken yollara çıkarken, genel enerji arzı yüzde 26 arttı, bunun yüzde 17`si ulaştırma sektöründen kaynaklanıyor. Araç sayısındaki artış, yakıt-etkin motorlardan kaynaklanan kazanımları dengeliyor.

 

Ülkeler arasında enerji yoğunluğundaki farklılık GSYH`nın yüzde 0.09`u ile yüzde 0.54`ü arasında değişiklik gösteriyor. Bu, ülkelerin ekonomik yapıları, nüfus eğilimleri, coğrafyaları, enerji kaynakları ve politikalarından kaynaklanıyor, ancak dünyanın geri kalanında yıllık 4 ton karbondioksit salınımı yaşanırken OECD ülkelerindeki insanlar yılda 10 ton karbondioksit üretiyor. Olumlu bir gelişme olarak OECD bölgesinde sülfür oksit ve nitrojen oksit emisyonları 1990`da yüzde 69 iken yüzde 36`ya indi. Ormanlık alan yüzde 30`da sabit kalırken ülkeler arası büyük farklılıklar da yaşandı. OECD bloğu, belediyelerde çöplerin azaltılması için mücadele veriyor.

 

Rapor ekonomik gelişmenin çevreye zarar vermesinin önlenmesi ve insan refahına temel oluşturan ve ekonomik faaliyetin bağlı olduğu doğal kaynakların güvence altında bulunması için yapılacak.

www.denizhaber.com

11 Ocak 2014

 

BU BÖLÜMDEKİ DİĞER BAZI BAŞLIKLAR