Türkiye`den Gelen Suyun Dağıtımı ve Projelendirilmesi Çalıştayı

24 Nisan 2014 tarihinde gerçekleşen “Türkiye’den gelensuyun dağıtımı ve projelendirilmesi çalıştayı”nın sonuç bildirgesi yayınlandı... Bildirge şöyle:

 

Tarım Ekonomisi Grubu Sonuç Bildirgesi:

Tarım Politikaları ciddi şekilde yeniden kurgulanarak, gelecek olan suyun tarımda en doğru şekilde ve alanlarda kullandırılması gerekmektedir. Gelmesi planlanan suyun; ülkeye bedelsiz verilse dahi, gerek bakım gerekse de ülkede kullanılacak enerji maliyetlerinin yüksekliği nedeni ile ucuz olmayacağı tahmin edilmektedir. Ayrıca; gelecek olan suyu mevcut sistemin sürdürülmesinde kullanmak, sektördeki halen mevcut pek çok sorunu çözmeyeceği gibi, mevcut sorunların bazılarını daha da ağırlaştırabilecektir. Ağırlaştırabilir çünkü gelmesi olası su mevcut sistemde, devletin satın almak zorunda kalıp pazarlayamayacağı (veya yüksek ihracat sübvansiyonları ile pazarlayabileceği) üretim ve görev zararı artışı anlamına da gelebilir.

 

Gelecek olan suyun tarımsal ekonomi anlamında getirilerini maksimize etmek için tarımda dış ticaret stratejisi başlıca üç eksende kurgulanmalıdır. Bunlar; Erkencilik, niş ürünler ve organik tarımdır. Tarım sektöründe değişimin temel parametreleri şunlardır; fiyat desteği yerine üretici desteğine geçiş, tarladan sofraya eksiksiz kayıt ve denetim sisteminin kurumsal, hukuksal ve teknik altyapısının oluşturulması, müdahale kurumlarının yukarda bahsedilen eksenleri öne çıkaracak şekilde yeniden yapılandırılması, tarımsal katma değer yaratma olanaklarının geliştirilmesi, doğal kaynakların sürdürülebilirliğini ve fırsat maliyetini dikkate alan bir üretim planlamasının bakanlık tarafından uzun vadeli politikalara dahil edilmesi. Meserya Ovası’nda gelecek olan suyun kullanımı ve tarımsal aktivitenin artması ile, tarımsal üretimde halihazırda yüksek olan ilaç kullanımını da artırabilecek bir unsurdur. Bu ve buna benzer çevresel risklere (tuzlanma vs.) çok dikkat edilmelidir.

 

Suyun fiyatını kabaca öngörerek ekonomide yaratacağı etkilere hazırlıklı olunabilmesi için Devlet Planlama Örgütü’nün hazırlayacağı yenilenmiş ekonomik veriler ışığında detaylı çalışmalar ve projeksiyonlar yapılmalı ve ALTERNATİF senaryolara devletin kredi kanalları da kullanılarak hazırlıklı olunmalıdır.

 

Risk Faktörleri ve Önlemler Çalışma Grubu Sonuç Bildirgesi:

KKTC’deki 475 km’lik dağıtım hattının inşası ve maliyeti ile dağıtım şebekelerinin geçtiği sahaların istimlak sorunu ve maliyeti belirlenmemilidir. Dağıtım şebekelerinin elektrik ve diğer bakım/işletme maliyetlerinin kimin tarafından karşılanacağı karara bağlanmaması ve şu an 0.05-0.10 TL ücret ile Su İşleri Dairesi’nden su alan belediyelerin hiçbirinde (Gazimağusa Belediyesi hariç) detaylı su maliyet analizi yapılmamaktadır. Şu akni maliyet ve Türkiye’den gelen su maliyeti arasındaki fark belli olmadığından, bazı belediyeler pahalı diye bu suyu kullanmak istemeyebilir. Şebekenin herhangi bir yerinde oluşacak arıza birçok belediyemizi etkileyerek, susuz bırakabilir. Belediyelerdeki teknik ve idari eksikliklerden kaynaklanan kayıp/kaçak miktarlarının yüksek olması riski vardır.

 

Bu nedenle; projenin teknik, maliyet, çevre ve hukuki açıdan riskleri tespit edilmeli ve önlemler alınmalıdır.

 

Enerji Politikaları Çalışma Grubu Sonuç Bildrigesi:

Öngörülen kapasiteyi mevcut kurulu güçle karşılamak mümkündür. Ancak pompaları işletecek şirket ile 7/24 koordineli çalışacak bir sistemin oluşturulması gereklidir. Bu sistemle elektrik temininin, suyun maliyetine etkisi 0,8-1,0 TL/ton seviyesinde olması beklenmektedir. Öyle olması halinde avantajları; ekstradan altyapı (üretim ve iletim) yatırımı olmayışı ve enerji talebinin az olduğu zamanlarda su depoları doldurularak enerji depolanması mümkündür. Bu noktada depo kapasitelerinin büyütülmesi verimli bir yatırım olmasıdır. Dezavantajı ise; Kıb-Tek ve işletmeci arasında organizasyon sıkıntısı olması durumunda pompaların, şebeke’nin pik yükleri sırasında devreye alınması sistemi sıkıntıya sokabilir. Motor kalkış akımları da sisteme zarar verebilir; Kıb-Tek ile koordinasyon bu noktada da önemlidir.

 

Diğer bir taraftan; 30 MW’lık Enerji ihtiyacının bir kısmının fotovoltaik sistemler tarafından karşılanması düşünülebilir. Belirli sayıda pompanın fotovoltaik sistemlerle beslenmesi mümkündür. Bu durumda sistemin baz yükü güneş enerjisi ile sağlanır. Özellikle Geçitköy’de vadinin güney yüzleri veya Baraj üstü konstrüksiyon tasarlanabilir. Böyle bir durumda, İşletme maliyeti düşüktür ve sürdürülebilir enerji kaynağı mevcuttur. Güneş ışığının yoğun olduğu saatlerde su talebi olmasa da su depoları doldurularak bir önceki çözümdeki gibi enerji depolanması da sağlanır. Bu noktada optimum depo kapasitesi belirlenmesi önem kazanacaktır. Baraj üstü kurulum konstrüksiyon açısından maliyetli görünse de su buharlaşmasını da azaltacağından değerlendirilebilinir. Ancak İlk yatırım maliyeti yüksektir. Ancak teknolojinin oturması ile birim fiyatlar azalmakta ve fizibilite artmaktadır. Arazi ihtiyacı söz konusudur. Her halükarda tüm sistemin birincil enerji kaynağı olması mümkün değildir çünkü güneş enerjisi sürekli değildir.

 

Sonuç olarak; mevcut elektrik santralleri ile su temini projesinin enerji ihtiyacının karşılanması en fizibıl çözüm olarak görülmektedir. Su depo kapasitelerini optimum büyüklüklerde seçerek enerji talebinin düşük olduğu zamanlarda su ile birlikte enerjinin de depolanması uygun bir çözümdür. Güneş enerjisi kullanılarak fotovoltaik paneller vasıtası ile gerekli enerjinin bir kısmı sağlanabilir. Uygun tasarımla buharlaşma da azaltılabilir. Bu noktada da su talebi olmasa da güneş ışığının yoğun olduğu anlarda suyun depolanması, sistemin fizibilitesini artıracaktır. Diğer Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının kullanılması da mümkündür. Örneğin Rüzgar enerjisi değerlendirilebilinir fakat öncelikle bölgede rüzgar hızı ve sürekliliği’nin tespitinin yapılması gerekecektir. Türkiye’den kablo ile elektrik getirilmesi durumunda şebekeden sağlanacak elektriğin maliyetinin düşürülmesi de mümkün olabilir.

 

Kaynak ve talep verimliliği çalışmalarının yapılması da gereklidir. Bu durumda suyun talebi azaltılırsa, enerji talebi de azalacaktır.

 

Çevresel Etkiler Çalışma Grubu Sonuç Bildirgesi:

Türkiye’den Dragon çayından gelen suda 1999-2010 yılları arasında yapılan kalite analiz sonuçlarında özellikle E-coli ve bazı ağır metallerin dönemsel olarak sınır değerleri aştığı gözlemlenmiştir. Bu ağır metal derişimlerinin çöktürme yöntemi ile giderimi düşük olabileceği için natif yöntemlere ihtiyaç duyulabilir. Arıtım için ultrafiltrasyon, ters ozmoz, elektroliz gibi ALTERNATİF yöntemler uygulanabilir. Ayrıca arıtmadan kullanılması planlanan tarımsal sulama suyunun da E-coli konstanstrasyonunun yüksek olmasından dolayı ayrı bir arıtmaya tabi tutulması gerekir. Gölet ve dağıtım hatlarındaki suya devamlı olarak analiz yapılması, gerekli analizlerin yapılabilmesi için gelişmiş laboratuar sağlanması gerekmektedir.

 

Günümüzde özellikle kıyı akiferlerimiz şu anda aşırı tuzlanmış durumdadır. Gelecek olan su ile akiferlerden su çekimi de azalacağı için, bunların su kalitesinin de artacağı öngörülmektedir. Suyun planlanan dağıtıma göre, bölge bölge verilmesi sırasında, su sağlanan bölgelerde akiferlerden su çekiminin tamamen durdurulması gerekir ve yeni su kuyularının açılmasının önlenmesi zorunludur.

 

Mevcut diğer su kaynaklarının da (denize akan sular, arıtılmış atıksular vb.) verimli kullanılması konusu planlanmalı ve bütüncül bir su yönetimi politikası oluşturulmalıdır.

 

ÇED raporundaki iki devlet arasında yapılan sözleşmeye göre KKTC’deki projelerin sorumlusunun, ÇED taahhütlerini verenin ve ÇED raporu denetlendiği zaman sorumlularının kim olacağının net olması gerekmektedir. Baraj, kara yapıları, içmesuyu isale hattı boyunca gerekli olan malzemenin (taş, toprak, mekanik malzeme) alındığı taş ocaklarının ÇED kapsamında olması ve rehabilitesinin de bilimsel olarak öngörülmesi gerekmektedir. Mevcut göletin yapıldığı yerin jeolojik özellikleri hakkında bilimsel bir zemin etüdünün ve fizibilite raporunun yapılmış olması, bir risk durumunda, kayma –sızma, deprem durumunda çevresel modelleme yapılması ve alınacak önlemlerin net olarak açıklanması gerekir.

 

Altyapı plan, proje ve dağıtım hatlarının ÖÇKB’lerde geçiş noktaları titizlikle çalışılmalıdır. Çevre Koruma Dairesi ve bağımsız gözetmenler tarafından kontrollu olarak çalışmalar gerçekleştirilmelidir.

 

Göletin etrafında koruma bölgeleri 18/2012 Çevre Yasası uyarınca (sağlık koruma bandı) oluşturulup, yerleşime kapatılması gerekmektedir.

 

Yasal Mevzuatın Düzenlenmesi Çalışma Grubu Sonuç Bildirgesi:

Ülkemizde etkin bir su yönetimi ve bu yönetimi sağlayacak yasal bir mevzuat yoktur. Suyun etkin ve verimli kullanımı için kurum ve kuruluşların yetki, görev ve sorumluluklarının netleştirilmesi ve yasal mevzuat içerisinde yer alması gerekmektedir. Paydaş kurumların koordinasyonunu ve veri paylaşımını sağlayan, ayrıca farklı su kaynaklarının yönetim, denetim ve izleme görevlerini ilgili kurumlara net bir şekilde veren güncel bir “Su Yönetimi” yasasına ihtiyaç vardır. İlgili paydaş kurumların, görevlerini ve sorumluluk alanlarını belirleyen, kurumlar arası koordinasyonu sağlayan günümüz koşullarına uygun ve hazırlanmaya başlanan “Su Yönetimi Yasası”nın tamamlanması çok önemli bir adım olacaktır.

 

Tarımsal amaçlı suyun tedarik ve işletim kurumu ve sulama birliklerinin yerel veya merkezi otoriteler ile ilişki, yetki ve sorumlulukları bağlamında birbirlerini bağlayıcı hukuksal mevzuat düzenlemeleri, hayatın pratiği göz önünde bulundurularak yapılmalıdır.

 

Su yönetimindeki bir diğer kritik nokta da, özel kişi veya kuruluşlara ve de kamu kurum veya kuruluşlarına verilen su kullanım (çekim) izninin, belirlenen sınırları aşmayacak şekilde sürdürülmesini sağlayan cezai müeyyidelerin de ilgili yasa veya tüzükler içerisinde belirlenmesidir. Bunlara ek olarak su temini ve su tasarrufu ile ilgili konuların yasal mevzuat içerisinde yer alması gerekmektedir.

 

Ülkede son dönemde faaliyete geçen arıtma tesislerinden elde edilen suların denetimi ve tarımsal faaliyetler veya akifer beslemede kullanılmasını sağlayacak olan yasal düzenleme ivedilikle yapılmalı, paydaş kurumların bu konuda üstlenecekleri görevler yasa veya tüzük kapsamında tespit edilmelidir.

 

Bilindiği üzere Su ile ilgili bir çerçeve yasa çalışması başlatılmıştır. Bu çalışmanın sivil toplum örgütleri ve ilgili diğer paydaşların da görüşü de alınarak ivedi bir şekilde tamamlanması ve resmileştirilmesi çok önemlidir. Ayrıca diğer yasalardaki eksikliklerin de giderilmesi için gerekli çalışmaların acilen başlatılması gerekmektedir.

 

Su ile ilgili AB mevzuatının yerel şartları göz önünde bulundurularak ülke mevzuatına aktarılması gerekmektedir. Bu konuda Hükümet tarafından da onaylanmış olan Müktesebeta Uyum Programı (2014-2016) çerçevesinde çalışmaların başlatılması ve uygulanması çok önemlidir

 

Kullanım Alanları Çalışma Grubu Sonuç Bildirgesi:

Tarım alanlarındaki toprakların gerekli fiziksel, kimyasal, mineralojik ve biyolojik özelliklerinin belirlenerek bir veri tabanı oluşturmak gerekmektedir. Sadece damlama sulamaya çok uygun arazilerde sulu tarım yapılabilmesi için Türkiye’den gelecek olan suyun yaklaşık 10 katı kadar suya gereksinim bulunmaktadır. Bu nedenle Türkiye’den gelecek olan sudan şimdilik tarıma tahsis edilmesi planlanan yıllık 75 milyon m3 suyun 50’sinin KKTC tarımının ihtiyacı olan suyu karşılamaktan çok uzaktır. Ayrıca, yapılan projeksiyonlar yıllık içme ve kullanma suyu miktarının kısa sürede şimdi öngörülen 37,7 m3` ün çok üzerine çıkacağını, dolayısıyla tarımın toplam sudan alabileceği payın azalacağını göstermektedir. Dolayısıyla, pahalı yatırımlarla getirilecek olan sınırlı miktardaki suyun ülke tarımına katkısının en üst düzeyde olmasını sağlayacak şekilde kullanımının planlanması ve yatırımların ona göre yönlendirilmesi kaçınılmazdır.

 

Bu bağlamda KKTC’nin ekolojik koşullarının, aynı coğrafyada bulunan ülkelere kıyasla avantajlı yönleri dikkate alınarak, sulu tarımda üretilecek ürünlerin tür ve çeşitlerinin, ve sulama suyu kullanımının mevsimlere göre planlanması gerçekçi bir yaklaşım olacaktır. Kış aylarında, içme ve kullanma suyu talebinin düşük olduğu dönemde, tarımın payının bir miktar arttırılması düşünülebilir. Kış aylarında, yaza kıyasla, daha az su ile daha geniş alanların sulanması olasıdır. Bu bağlamda enginar gibi pazara turfanda olarak sürülebilecek ürünlerin sulanmasına öncelik verilmelidir. Benzer biçimde, uygun topraklarda belirli bir rotasyon sistemi ile KKTC için marka niteliğinde olan patates üretimi planlanabilir. Ayrıca kış aylarında yapılan sulama suyu toprakta yaz aylarında biriken tuzun yıkanarak tuzluluk riskinin giderek azalmasını sağlayacaktır.

 

Yaz aylarında yapılacak sulama sadece narenciye gibi çok yıllık bahçe bitkilerinin sulanması için planlanmalıdır. Böylece tuzlu yer altı sularından etkilenerek verim ve kalitesi düşmüş olan narenciye bahçeleri yeniden kazanılacak tarım sektörünün iç ve dış piyasalarla rekabet gücü arttırılacaktır.

 

Maserya ovasında sulu tarıma yönelik üretim planlaması yapılırken sulamaya elverişli olmayan, düşük kodlu, çok killi ve taban suyu şimdiden yüksek olan alanlara girilmemesi gerekir. Buna dikkat edilmediği zaman sulama ile yükselen taban suyu bu çukur alanların alt katmanlarında yüzyıllardır birikmekte olan tuzu toprak yüzeyine taşıyarak çözümü büyük yatırımlar gerektiren ciddi tuzluluk sorunlarına yol açacaktır.

 

Hayvancılık alanında arıtılmış, dolayısıyla daha pahalı, su kullanılacağı için, özellikle sağım evleri, süthane ve ahırların temizliğinde suyu birkaç kez kullanabilen modern sistemlerin kullanımı yaygınlaştırılmalıdır.

 

Siyasi ve Yönetsel Konular Çalışma Grubu Sonuç Bildirgesi:

Tüm dünyada insan nüfusu ve tarım alanları artışının devam edeceği ve su kaynaklarının daha da azalacağı düşünülerek, 2025 yılında dünya nüfusunun 1/3ü su kıtlığı ve 2/3’ü de su sıkıntısı çekecektir. Su bir insan hakkıdır, ancak kullanımı sınırsız değildir. Su israfını önlemek, üretimi desteklemek ve dar gelirli aileleri olumsuz etkilememek için suyun farklı kullanımlar için farklı fiyatlandırılması gerekmektedir. Bu konularda verilecek kararların objektif ve siyasi etkileşimden uzak olması önerilmekledir. Bu amaçla; siyasi etkilerden uzak, bağımsız suyla ilgili paydaşların ve uzmanların katılımı ile özerk bir su yönetim kurumunun kurulması, su dağıtım planları halka açıklanarak birey, kurum ve örgütlerin görüşleri alınarak yerel su komitelerin kurulması ve bunların su yönetiminde de söz sahibi yapılması öenmli bir adımdır. Özelleştirme suda kâr güdüsünü artıracaktır, sakıncalıdır. Rum tarafı ile yapılan müzakerelerde su konusu da gündeme alınmalıdır. Rum tarafı ile muhtemel bir anlaşmadan sonra su yönetiminde ne gibi bir etkisi olabileceği tartışılmalıdır.

 

Kapasite Artırımı Çalışma Grubu Sonuç Bildirgesi:

Ülkemizdeki su kaynakları olumsuz iklim koşulları nedeni ile akiferlerdeki su kaynakalrı azalmakta veya kuruma tehlikesi ile karşı karşıya kalmaktadır. Bunlar gözönüne alındığında KKTC’nin Türkiye’den gelecek suya gereksinimi bulunmaktadır.

 

Su sorununa bütünlüklü bir çözüm üretilmesi amacı ile konu ile ilgili tüm paydaş kurumların koordineli çalışması zorunludur. Bu bağlamda; etkin su yönetimi yasanın, sektörel kullanım alanlarının ve su politikasının oluşturulması gerekmektedir.

 

Sonuç olarak;

-Tarımsal katma değer yaratma olanaklarının geliştirilmesi, doğal kaynakların sürdürülebilirliğini ve fırsat maliyetini dikkate alan bir üretim planlamasının tarımdan sorumlu bakanlık tarafından uzun vadeli politikalara dahil edilmesi gerekmektedir.

-Suyun fiyatını kabaca öngörerek ekonomide yaratacağı etkilere hazırlıklı olunabilmesi için Devlet Planlama Örgütü’nün hazırlayacağı yenilenmiş ekonomik veriler ışığında detaylı çalışmalar ve projeksiyonlar yapılmalı ve ALTERNATİF senaryolara devletin kredi kanalları da kullanılarak hazırlıklı olunmalıdır.

-Suyun yaşam boyu maliyet hesaplarının yapılması gerekmektedir.

-Projenin teknik, maliyet, çevre ve hukuki açıdan riskleri tesbit edilmeli ve sudan ve tarımdan sorumlu bakanlık ve teknik daireler tarafından önlemler alınmalıdır.

-Mevcut elektrik santrallerinin üretimi yeterli olmasına rağmen, su amaçlı elektrik maliyeterinin düşürülebilmesi için bir enerji fizibilite çalışması KIB-TEK ve ilgili Bakanlık tarafından yapılmalıdır. Bu çalışma yenilenebilir enerji üretimini ve Türkiye ile “ınterconnect” sisteme geçilmesi projelerini içermelidir. Ayrıca, su yönetim otoritesi ile KIB-TEK arasında sıkı bir işbirliği sağlanmalıdır.

-KKTC’ye gelecek suyun kaynağı dragon çayında E-coli ve bazı ağır metaller tesbit edildiği için, arıtma tesisinden çıkan gerek içme ve kullanım suyu ve gerekse tarım suyunu düzenli ve sürekli olarak tarımdan sorumlu ve su işlerinden sorumlu Bakanlıktarafından tahlil edilmelidir. Tüm bu işlemler için de akredite laboratuvar kurulması sağlanmalıdır.

-İçme kullanım sularının gerim dönüşüm amaçlı arıtılarak sulamada kullanılması amacıyla çevreden, tarımdan sorumlu bakanlıkların ve ilgili belediyelerin işbirliği halinde projelerinin yapılması gerekmekteir.

-Geçitköy barajı etrafında çevre yasalarına göre sağlıklı koruma bandı çevreden sorumlu bakanlık ve ilgili dairesi tarafından oluşturulması gereklidir.

-Sulama suyu kullanımının mevsimlere göre planlanması - yaz ve kış tarım ürünlerinin ayrı ayrı değerlendirilmesi yapılmalı. Bu amaçla, tarımdan sorumlu bakanlık tarafından tarım politikası oluşturulmalıdır.

-Hayvancılık alanında arıtılmış temiz su kullanılmaktadır. Ancak sağım evleri, süthane ve ahırların temizliğinde geri dönüşüm suları kullanılması için tarımdan sorumlu bakanlık ve ilgili daireileri ile çevreden sorumlu bakanlık tarafından teşvik edilmesi gerekmektedir.

-Siyasi etkilerden uzak, bağımsız suyla ilgili paydaşların ve uzmanların katılımı ile özerk bir su yönetim kurumunun kurulması Hükümet tarafından dikkate alınmalıdır.

-Su dağıtım planları halka açıklanarak birey, kurum ve örgütlerin görüşleri alınarak yerel su komitelerin kurulması ve bunların su yönetiminde de söz sahibi yapılması gerekmektedir.

-Özelleştirme suda kar güdüsünü artıracaktır, sakıncalıdır.

-Rum tarafı ile yapılan müzakerelerde su konusu da gündeme alınmalıdır.

-Rum tarafı ile muhtemel bir anlaşmadan sonra su yönetiminde ne gibi bir etkisi olabileceği tartışılmalıdır.

-Hazırlanmakta olan Su Yönetimi Yasası’nın bir an önce yasallaşması, buna bağlı olarak da sektörel kullanım alanlarının ve su politikası oluşturulmalıdır.

www.kibrispostasi.com

02.06.2014

BU BÖLÜMDEKİ DİĞER BAZI BAŞLIKLAR