Aslında Almanya nükleer enerjiden vazgeçti
Almanya son geçirdiği enerji paketi ile nükleer santrallerin çalışma süresini uzattı. Ancak bu sadece yenilenebilir enerjiye tamamen geçilmesini mümkün kılmak için gidilen bir uygulama. Çünkü Almanya 40 yıl içinde yenilenebilir enerji çağına geçmeyi planlıyor.
KÖLN - Almanya’da 2000-2002 yılları, dönemin Sosyal Demokrat-Yeşiller koalisyon hükümeti ile nükleer enerji santrallerini işleten şirketler ve sendikalar arasındaki çetin pazarlıklarla geçmişti. Nükleer enerji santrallerinin kademeli olarak 2022’de kapatılması konusunda varılan uzlaşma, bir devrim niteliğindeydi.
Kaderin cilvesi, bugün muhafazakar Başbakan Angela Merkel, bu kararı 14 yıl (hatta bu 2050 yılına kadar sarkabilir, çünkü henüz son santralin ne zaman kapanacağına karar verilemedi) ertelemeyi bir devrim olarak değerlendiriyor.
Herhalde Merkel, bu değerlendirmesiyle taslağın diğer maddelerini kastediyor. Eylül sonunda nihai halini alacak taslakla hükümet, Almanya’yı önümüzdeki kırk yıl içinde yenilenebilir enerji çağına taşımayı planlıyor. Faaliyet süresi uzatılan nükleer enerji santrallerinden elde edilecek ek vergi geliri de yenilenebilir enerji kaynaklarına yatırılacak.
Kuzey ve Baltık denizi açıklarında rüzgar türbinleri kurulacak, elektrik şebekesi geliştirilip modernize edilecek, işletme ve binalarda enerji tasarrufu ve verimliliği artırılacak, bütün bunlar için milyarlarca Euro luk kredi programları hazırlanacak vs. Söz konusu taslak hakkında varılan uzlaşmanın olumlu etkileri ekonomide hissedilmeye başladı bile. 50 milyar ek gelir elde edeceği hesaplanan nükleer enerji şirketlerinin hisse senetleri ise tavan yaptı.
Uzun vadeli hedef, uluslararası yenilenebilir enerji piyasasında Almanya’nın öncü görevini üstlenmesi. Yani pastadan en büyük payı kapmak. Başbakan Merkel bunun sinyallerini 2007 de Heiligendamm’daki G20 zirvesinde ve ardından AB dönem başkanlığı sırasında vermişti.
Küresel ısınmayı engellemek için alınacak önlemler konusunda diğer ülkelere cesurca baskı yaparken çevreci Başbakan ünvanını kazanmıştı. Nükleer enerjinin daha çevreci olduğunu satır aralarında vurgulayan Merkel, böylece bu düşüncesini de hayata geçirmiş oldu. Böylece "çevreci muhafazakar kadın başbakan" unvanını ne kadar hak ettiğini de gösterdi!
MUHALEFET: ANAYASA MAHKEMESİ NE GİDERİZ
Tabii Merkel’e ve muhafazakar liberal koalisyon hükümetine tepki büyük. Sosyal Demokratlar ve Yeşiller enerji taslağı muhalefet karıştırılmadan yürürlüğe girerse, Anayasa Mahkemesi’ne başvuracağını söylüyor.
Çevreci elektrik üreten orta ölçekli firmalar, nükleer santrallerin faaliyet süresi uzadığında doğacak zararları hükümetin karşılamasını istiyor. Çevreci örgütler, protestolarını sokağa taşımayı planlıyor. Halkın yarısından çoğunun nükleer enerji karşıtı olduğu düşünülürse, 18 Eylül’de başkent Berlin’de düzenlenecek protesto gösterisinin büyük olacağı açık.
NÜKLEER ATIK MİKTARI ÜÇ KATINA ÇIKIYOR
En son nükleer atık, bugüne kadar pek çok protestoya sahne olan Gorleben’e Kasım ayında transfer edilecekti. Görünen o ki bu nükleer atık son olmayacak. Çünkü Greenpeace’in hesaplamalarına göre, santrallerin kapatılması ertelenirse nükleer atık miktarı üç katına çıkacak.
Nükleer santrallerin güvenliği de atıklar kadar önemli. Kaza riskinin yanı sıra, bina güvenliği de endişeleri arttırıyor. Taslağa bakılırsa Merkel hükümeti, bina güvenliği konusunda verdiği sözü tutmamış.
Son geçen pakete baktığımızda, Almanya nın Türkiye gibi AB’ye yeni üye ve aday ülkelere sattığı nükleer enerji teknolojisinden kendisi için vazgeçtiğini söyleyebiliriz.
Bence Türkiye’nin, nükleer enerji santralleri yerine, Alman hükümetinin önümüzdeki kırk yıllı kapsayan yeni enerji taslağının ayrıntılarına göz atmasında yarar var. Neden mi? Enerji vizyonuna katkıda bulunur da ondan. www.ntvmsnbc.com / 08.09.2010