¨İddialı Hedefler Hayal Olarak Kalabilecektir¨
TBMM Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu’nun 2/340 sayılı Raporu ile “Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi”, 14.11.2008 tarihinde TBMM Başkanlığına iletilmiştir.
Yenilenebilir enerji kaynaklarına dayalı elektrik üretimi için önemli teşvikler öngören bu taslak, iki yıl bekletildikten sonra, 04.11.2010 tarihinde TBMM Genel Kurulunda görüşülmeye başlanmış; 29.12.2010 tarihli oturumda benimsenmiş ve yasada yapılan değişiklikler, 08.01.2011 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.
İktidarın Eylemi Söylemine Uygun Değildir; İddialı Hedefler Bir Hayal Olarak Kalabilecektir
Görüşme tutanaklarından anlaşılacağı üzere; TBMM Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu’nun oybirliği ile mutabık olduğu kanun değişikliği bir tarafa bırakılarak, tasarı; ETKB ve bir grup iktidar partisi milletvekili tarafından tamamen yeniden düzenlenmiştir. ETKB’nin hazırladığı yeni yasa metni, ilgili kesimlerin görüşlerini dikkate almadan hazırlanmıştır. İçerik olarak da yenilenebilir enerji kaynaklarına dayalı stratejik bir yaklaşım ve ciddi bir destek öngörmemektedir.
Siyasi iktidar, yenilenebilir enerji kaynaklarına dayalı elektrik üretimine dair Enerji Strateji Belgelerinde, Yıllık Programlarda ve ETKB Stratejik Planında yer alan bildirimlerinde samimi olmadığını, bütün söylenenlerin hoş ancak maalesef boş söylemler olduğunu, söylemine uygun eylemde bulunmayarak ortaya koymuştur. Kısa dönemde, özellikle güneş ve rüzgâra dayalı elektrik üretimi maliyetlerinde çok büyük değişiklikler olmaz ise, TBMM görüşmelerinde yapılan değişikliklerle ve düşürülen alım fiyatlarıyla, yenilenebilir kaynaklara dayalı elektrik üretiminde, iktidarın iddialı hedefleri bir hayal olarak kalabilecektir.
Strateji Belgeleri, Yol Haritaları, Eylem Planları ve İkincil Mevzuat, Katılımcı Bir Anlayışla Ülke, Halk ve Kamu Çıkarları Doğrultusunda Hazırlanmalıdır
Bütünsel olmayan, parçalı yaklaşımlarla sorunun çözümü doğrultusunda adım atılması mümkün değildir. Çünkü:
- Yalnızca teşvikli alım fiyatları uygulamasıyla yenilenebilir enerji kaynaklarına dayalı elektrik üretiminin desteklenmesi mümkün değildir.
- Yenilenebilir enerji kaynakları ile ilgili mevzuatın bütünsel bir bakış açısıyla ele alınarak, ülke, halk ve kamu çıkarları doğrultusunda yeniden yapılandırılması zorunludur. Bu yapılanma, mevcut düzenleme ve uygulamalardaki aksamaları dikkate alarak, ilgili tüm tarafların (üniversite, meslek odaları, uzmanlık dernekleri, çevre kuruluşları, imalatçı sanayi kuruluşları, ilgili kamu kurumları) görüşleri irdelenerek ve onların katılımı sağlanarak Yenilebilir Enerji Stratejisi ve Faaliyet Planı ile bu çerçevedeki bütünsel genel bir çerçeve yasa hazırlanması ile sağlanabilir.
- Söz konusu çerçeve yasaya bağlı olarak her bir yenilenebilir enerji kaynağı için (hidrolik, termik, rüzgâr, güneş, jeotermal, v.b.) teşvik unsurlarını da kapsayan Strateji Belgeleri, Yol Haritaları ve ikincil mevzuat ayrı ayrı hazırlanmalı ve yine her bir kaynak için 2020–2030–2050 hedefleri belirlenmelidir. Yenilenebilir enerji kaynakları türlerine göre; önümüzdeki on/yirmi yılın her bir yılı için ne kadar kurulu güç hedeflendiği ve bu santrallerde ne kadar enerji üretimi beklendiğine yönelik hedefler oluşturulmalıdır.
Enerji Ekipmanlarının Yurt İçinde Üretimi Desteklenmelidir.
Yerli sanayinin gelişmesi için bilinçli ve planlı sektörel yatırım teşviklerine ağırlık verilmeli, enerji ekipman üreticileri için “kümelenme”, “Enerji Ekipmanları Üretimi Organize Sanayi Bölgeleri” v.b. düzenleme ve mekanizmalar harekete geçirilmelidir.
- Yasada yer alan “II sayılı Cetvel”de yer alan “yurtiçinde imalatın kapsamının tanımı, standartları, sertifikasyonu ve denetimi ile ilgili usul ve esaslar, Bakanlık tarafından çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir” hükmü gereği, yeni yönetmelik hazırlık çalışmaları; ilgili tüm tarafların (üniversite, meslek odaları, uzmanlık dernekleri, imalatçı sanayi kuruluşları, ilgili kamu kurumları) görüşleri irdelenerek ve katılımları sağlanarak sürdürülmelidir. Yapılacak kapsamlı çalışmalarda, enerji sektöründe yerli makine ve ekipman kullanımına yönelik plan, strateji ve hedefler belirlenmelidir. Bu cetvele ilişkin uygulamanın açık, seçik, şeffaf, kolay anlaşılabilir ve denetlenebilir olması, kötüye kullanımlara imkân vermemesi sağlanmalıdır.
- Yenilenebilir enerji kaynaklarının desteklenmesine yönelik yerli sanayi oluşumu ve istihdam yaratılmasına ilişkin hususlar dikkatle planlanmalı, yerli sanayinin kurulması ve gelişmesi desteklenmeli, teşvik verilecek yatırımların özellikle AR-GE oluşturma niteliği dikkate alınmalıdır. Ekipman üretimi için sanayinin kendini planlaması, geliştirmesi ve yeni yatırımlara yönelmesi zaman alacağı için, yasada yerli ekipman kullanımının desteği için aranan “31.12.2015 tarihinden önce işletmeye girme” şartında yer alan süre sınırlaması uzatılmalıdır.
- Her bir kaynak için verimlilik standartları belirlenmeli ve kabul edilebilecek alt limitler konulmalıdır. Kullanılacak teknolojideki asgari verim (türbin verimi, panel verimi, sistem verimi v.b.) göz önüne alınarak dünyada kullanılan iyi/verimli teknolojilerin kullanımı özendirilmelidir. Aksi halde verimsiz, çöp diye nitelendirilen teknolojilerin girişi hem kaynağın verimsiz kullanılmasına hem de teknoloji çöplüğü oluşumuna yol açacaktır.
Yasa’nın Ormanların, Doğal ve Tarihi SİT ve Koruma Alanlarının, Vasıflı Tarım Arazilerinin Yok Olmasına Yol Açabilecek Hükümleri Uygulanmamalıdır.
Yasada bulunan “Milli park, tabiat parkı, tabiat anıtı ile tabiatı koruma alanlarında, muhafaza ormanlarında, yaban hayatı geliştirme sahalarında, özel çevre koruma bölgelerinde, içme ve kullanma suyu koruma alanlarında ilgili Bakanlığın, doğal SİT alanlarında ise ilgili koruma bölge kurulunun olumlu görüşü alınmak kaydıyla yenilenebilir enerji kaynaklarına dayalı elektrik üretim tesislerinin kurulmasına izin verilir” hükmü, siyasi iktidarın toplumu, insanı ve doğayı dikkate almayan süregelen yaklaşımları dikkate alındığında; son derece sakıncalı sonuçlar verebilecektir.
Yasanın bu maddesi, ilgili diğer mevzuata ve Toprak Koruma Yasası’na da aykırıdır. Ülkemizde “Her türlü teşvikin itina ile kötüye kullanıldığı” dikkate alındığında; verimsiz, vasıfsız arazileri değerlendirmek yerine ormanları, verimli tarım alanlarını, milli parkları, ören yerlerini yok etmeye yönelen, buralara GES, RES, HES santrali kurmaya kalkışanlar olacaktır. Bu nedenle, bu alanda,
- İlgili bölge halkının ve doğanın çıkarlarını gözeten çok daha ayrıntılı düzenlemeler yapılmalıdır.
- Santral kurulacak yerlerin envanterleri önceden çıkarılmış olmalıdır.
- Belirlenecek alanların, tarım, çevre ve imar v.b. arazi kullanımı açısından diğer kullanım alanları ile çakışmamasına, bölge halkının ve doğanın zarar görmemesine azami dikkat gösterilmelidir.
- Trafo merkezleri etrafında bağlantıya ve öngörülen enerji üretim tipine uygun vasıfsız sahaların koordinatlarını tespit etmek mümkündür. Bu çalışma yapılmadan lisansların acele ile verilmemesi gerekir.
- Bilinçli bir şekilde doğa katliamına yol açabilecek sonuçlar verecek uygulamalara yol açacak bu madde yasadan çıkarılmalıdır.
Yasanın Enerji Üretimi ve Dağıtımının Denetimini Özel Şirketlere Devretmeyi Öngören Hükmü Hukuka Aykırıdır, Mutlaka Değiştirilmelidir.
Yasada yer alan “Bu Kanun kapsamındaki üretim tesisleri ile elektrik üretim ve dağıtımı yapılan diğer tesislerin lisansı kapsamındaki inceleme ve denetimi EPDK tarafından yapılır veya gerektiğinde masrafları ilgililerine ait olmak üzere EPDK tarafından yetkilendirilecek denetim şirketlerinden hizmet satın alınarak EPDK tarafından yaptırılabilir. Denetim şirketleri ile ilgili uygulamaya ilişkin usul ve esaslar, Bakanlık görüşü alınmak kaydıyla EPDK tarafından çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir” hükmü yanlış ve sakıncalıdır. Elektrik dağıtım şirketlerinin denetim hizmetlerini özel sektör eliyle yaptırmasını öngören EPDK yönetmeliği Danıştay tarafından iptal edilmiştir.
Danıştay’ın bu konudaki kararında, “Anayasa nın 128. maddesinde yer alan "Devletin, kamu iktisadi teşebbüsleri ve diğer kamu tüzel kişilerinin genel idare esaslarına göre yürütmekle yükümlü oldukları kamu hizmetlerinin gerektirdiği asli ve sürekli görevlerin, memurlar ve diğer kamu görevlileri eliyle yürütüleceği kurala bağlanmıştır" hükmü anımsatılmıştır. Kararda, 4628 sayılı Elektrik Piyasası Yasası nda yer alan "Özelleştirilen elektrik dağıtım tesis ve varlıklarına ilişkin her türlü işletme ile yatırım planlaması ve uygulamasında onay, değişiklik ve denetim Kurula aittir" hükmüyle EPDK’nın yetkili kılındığına vurgu yapılmıştır. Danıştay, yasada bu denetim yetkisinin devredilebileceğine ilişkin herhangi bir kuralın öngörülmediğinin altını çizmiştir.
Yargının bu kararına uygun bir şekilde 4628 sayılı yasada bir değişiklik yapmamak ve benzer bir düzenlemeyi bu defa YEK yasasına koymak, hukukun arkasından dolaşarak onu atlatmak anlamına gelmektedir. Elektrik üretimi, iletimi, dağıtımı kamusal nitelikte hizmetlerdir. Elektrik üretim tesislerinin teknik denetimini EPDK üstlenmek istemiyorsa, bu denetim ETKB, TEİAŞ, EÜAŞ, EİEİ ve kamu kurumu niteliğindeki TMMOB ve bağlı Odaların işbirliği ile yapılabilir. Bu kamusal denetim imkânının yok sayılması kabul edilemez bir uygulamadır ve getirilen düzenleme hukuka aykırıdır. Bu madde yasadan çıkarılmalıdır.
Yasanın Enerji Üretimi ve Dağıtımının Denetimini Özel Şirketlere Devretmeyi Öngören Hükmü Hukuka Aykırıdır, Mutlaka Değiştirilmelidir.
Yasanın kurgusu güneş enerjisine dayalı elektrik üretimini desteklemeyi öngörmemektedir. Gerek öngörülen tercihli alım fiyatlarının düşüklüğü, gerekse hedeflenen kapasite, değerlendirilebilinecek potansiyelin çok altındadır. EİEİ ülkemizin güneş enerjisine dayalı teknik elektrik üretim kapasitesini yıllık 380 milyar kws olarak tanımlamaktadır. Trafo merkezlerinin bağlantı kapasiteleri üzerinde çalışan uzmanlar, yüksek ve orta gerilim trafo merkezlerine bağlanabilinecek 15.000 MW kapasiteden söz etmektedir. Yasada 2013 için hedeflenen, ancak mevzuat hazırlığı gerekçesiyle daha da ileriki yıllara ertelenecek olan 600 MW kapasite ile üretilebilinecek elektik yılda 1 milyar kws’nin altındadır. Bu rakam, ülkenin güneşe dayalı elektrik üretimi teknik kapasitesinin yalnızca % 0.26’sına, 2010 Türkiye elektrik üretiminin ise yalnızca % 0,47’sine tekabül etmektedir. Kısaca, dev bir potansiyelin değerlendirilmesi belirsiz bir geleceğe ötelenmiştir.
Yasayla İlgili Diğer Düşünce, Değerlendirme ve Önerilerimiz
- Elektrik sektöründeki faaliyetlerde planlama gerekliliği kabul edilmelidir. Bu planlama; birincil enerji kaynağı kullanımında dışa bağımlılığın azaltılması, yerli ve yenilenebilir enerji kaynaklarının değerlendirilmesi, sürdürülebilirlik, maliyet, arz güvenilirliği, çevre duyarlılığı, çevreye verilen zararın asgari düzeyde olması unsurlarını içermelidir. Gerek özel sektör gerek kamu sektörü yatırımları için bu planlamaya uymak zorunluluğu getirilmelidir.
- Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının yerinden üretim kaynakları olması nedeniyle iletim ve dağıtım kayıplarını minimize edecek şekilde ve üretilen enerjinin azami olarak ilgili bölgede tüketimi sağlanacak şekilde planlama yapılmalıdır.
- Üretilen enerjinin iletimi/dağıtımı zorunlu ise şebeke bağlantısı açısından mevcut sınırlamalar ilgili kurumlar tarafından öncelikle belirlenmelidir.
- Hedeflenen ve esas olarak potansiyelin çok altında olan yenilenebilir enerji kaynaklarına dayalı elektrik üretim kapasitesine ulaşmak için en büyük engellerden biri TEİAŞ’ın bağlantı kapasitesi tahsisidir. TEİAŞ, yenilenebilir enerji kaynaklarına dayalı elektrik üretimine serin ve mesafeli bakış açısını değiştirmelidir. Öte yandan bu kuruluş; mevcut yatırım uygulamaları ve kısıtları, bağlı olduğu statü gereği yeterli kapasiteyi hızla oluşturmak ve işletme bakımını yapmak konusunda zorlanmaktadır. TEİAŞ özerk, dinamik, kamusal nitelikli bir yapıda faaliyet sürdürmelidir.
- Hazırlanacak ikincil mevzuat açık ve kolay anlaşılır bir şekilde hazırlanmalı ve objektif kriterlere dayandırılmalıdır.
- Karmaşaları önlemek için, yatırımlara, bu mevzuatın yürürlüğe girmesinden sonra başlanmalıdır.
- EPDK verilerine göre yapılan analizlerde, lisans alan tüm yatırımların yalnızca % 26,7’sinin gerçekleşme oranının % 35’in üzerinde olduğu görülmektedir. Lisans alan yatırımların % 15,1’nin gerçekleşme oranı % 10–35 arasında olup, tüm lisansların % 58,2’sinin gerçekleme oranı % 10’un altındadır. Başka bir ifadeyle, lisans alan yatırımların % 58,2’si daha çivi bile çakmamıştır. Bu nedenle mevcut lisanslar hızla gözden geçirilmeli ve kullanılabilecek kapasiteyi işgal edip de yatırım yapmayan şirketlerin lisansları iptal edilmelidir.
- Arz güvenliği dikkate alınarak elektrik üretim yatırımları kamu eliyle de yapılmalıdır. Kamunun yatırım yapabilmesi için özelleştirmeler durdurulmalı, kamunun elektrikten elde ettiği ve edeceği gelirler elinden alınmamalıdır.
- Bağlanabilecek kapasiteler havza bazında yapılacak planlamalarla belirlenmeli ve her yıl için ilan edilmelidir.
- Çoğunlukla dağıtım sistemine bağlanacak yenilenebilir enerji kaynaklarına dayalı elektrik üretimi önündeki diğer bir sorun da, dağıtım şebekelerinde yapılması gereken yatırımlar ile dağıtım şirketlerinin bağlantı konusunda çıkarabileceği engellerdir. Bunların çözümü için, dağıtım şirketlerince hazırlanıp EPDK tarafından onaylanan dağıtım yatırım planları kamuoyu erişimine açık olmalı, bu yatırım planlarında bağlantı kapasitesini artıracak yatırımlara özel önem ve ağırlık verilmelidir.
- Genel olarak enerji yatırımlarında, özel olarak elektrik enerjisi üretim yatırımlarında çevreye asgari zarar verilmesi temel bir ilke olmalıdır. ÇED raporları ve EPDK lisans detaylarına ulaşımda, kamuoyu için saydamlık sağlanmalı, detaylarda, proje gelişim raporlarında, aylık güncelleme yapılmalıdır. Tüm enerji yatırımlarında, lisans verilmeden önce “ÇED Uygundur” Belgesinin alınması zorunlu olmalıdır. “ÇED Uygundur” Belgesi alamayan kuruluşlara lisans verilmemeli, daha önce lisans almış olup da, bu belgeyi alamayan ve mevcut belgeleri iptal edilen yatırımların lisansları da iptal edilmelidir. ÇED raporu ve EPDK lisans tadilat başvurularında, sonradan yakıt değişimine, özellikle yerli kömürden ithal kömüre geçişe, abartılı kapasite artırımlarına kesinlikle izin verilmemelidir.
TMMOB Basın Açıklaması
www.yesilekonomi.com
12.01.2010