Elektriği saklasak da kullansak
Güneşe dayalı elektrik üretim faaliyetlerinin yayılması, akülerin taşıt araçları dışındaki kullanımını da artıracak. Enerji saklama ürünlerine yönelik Ar-Ge ve üretim yatırımları da büyüyecek.
Bundan beş-altı yıl önce Türkiye’de elektrikli otomobiller gündemi bolca işgal etmeye başlamıştı. Hem çevre kirliliğini önleyen hem de hem de daha ekonomik bir kullanım imkânı sunan elektrikli araçların hızla yayılacağı konuşuluyordu.
Ne var ki o günlerden bu yana Japonya ve benzeri birkaç ülke dışında elektrikli araçlar beklenen hızda yayılmadı. Yine de bu araçlar bazı sektörler açısından olumlu etkilere yol açtı. Ayrıca yeni teknolojik gelişmelerin gelişmesi de bu sayede tetiklendi. Elektrikli araçlara gösterilen ilginin en çok etkilediği alan ise hiç kuşkusuz enerji saklama teknolojileri, yani elektrikli araç bataryaları ve şarj sistemleri oldu. Aslında işe tersinden bakınca elektrikli otomobillerin istenen hızda yayılmamasını sınırlayanın da enerji saklama teknolojilerinin durumu olduğu görülüyor.
Kritik soru: Tek şarjla ne kadar gider?
Çünkü geliştirilen bataryalar elektrikli araçları ancak belli bir mesafeye kadar götürme kabiliyetine sahipti. İşte bu nedenle, batarya ve şarj sistemi teknolojilerinin gelişimi de bir aracın, tek şarjla ne kadarlık bir menzile sahip olabildiğiyle ölçülüyor. ABD merkezli Tesla firması, geçtiğimiz haftalarda yaptığı bir açıklamayla, elektrikli aracının menzilini yaklaşık yüzde 50 artırarak 644 kilometreye yükselten bir gelişmeyi haber verdi. Görünen o ki, elektrikli araçlar önümüzdeki dönemde insanoğlunu, enerji saklama teknolojilerini geliştirmeye zorlamaya devam edecek. Enerji saklama teknolojilerini zorlayan tek faktör elektrikli araçlar değil. Cep telefonları başta olmak üzere mobil cihazlarda kullanılan bataryaların gelişimi de konuyla ilgili. Ancak bunların durduğu yer enerjiden çok, elektro-teknoloji diyebileceğimiz bir yer.
Yenilenebilir ama bir de saklanabilse…
Buna karşılık, son yıllarda yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımına yönelik artan ilgi, enerji saklama teknolojilerini öne çıkaran bir başka faktör. Enerji saklama teknolojilerine en çok ihtiyaç gösteren kaynak ise güneş enerjisi olarak öne çıkmış durumda. Bunun nedeni ise çok yaygın ve bedava bir enerji olmasına rağmen güneşin kesintisiz bir kaynak olmayışı. İnsanoğlu, bu kaynağı sadece güneşli ya da gündüz saatlerinde kullanmakla yetinecek gibi görünmüyor. Bu yüzden de fotovoltaik (PV) elektrik yatırımlarının yaygınlaşması yolunda, güçlü ve bolca enerji depolayabilen elektrik bataryalarına ihtiyaç duyuluyor.
Saklama PV için yeniden doğuş
Fotovoltaik (PV) panel üreticisi SolarTürk’ün Yönetim Kurulu Başkanı Osman Özberk, PV yatırımları açısından enerji saklama teknolojilerinin önemini şu sözlerle dile getirdi: “Enerji saklama teknolojileri PV sektörü için yeniden doğuş anlamına geliyor. ALTERNATİF enerji kaynaklarının, üretim potansiyeli ve miktar açısından bazı kısıtları var. Bunları ortadan kaldıracak enerji depolama sistemleri bugüne kadar ekonomik çözümler sunamamıştı. Fakat geliştirilen bazı teknolojiler, bu ideale ulaşmaya yaklaşıldığını söylüyor bize.”
Şebekeden bağımsız sistemlerde şart
Osman Özberk, bazı solar projelerde enerji saklama ihtiyacı ortaya çıkmazken şebekeden bağımsız sistemlerde ise kesintisiz elektrik kullanımı için depolamanın ana unsur, hatta şart olduğunu vurguladı. Osman Özberk, son yıllarda tüm dünyadaki gelişmelerden dolayı bu sistemlere doğru bir yöneliş olduğunu kaydetti. Özberk’e göre, solar enerji fuarlarında bu gruptaki katılımcıların giderek artması bunun göstergelerinden biri. Özberk, saklama teknolojilerinin ucuzlamasıyla evsel yatırımcıların hızla fotovoltaik sektörüne yöneleceği öngörüsünde de bulundu.
Akücülere yeni istikamet
Peki enerji saklama teknolojileri alanında Türkiye’de durum ne? Öncelikle Türkiye’de güneş enerjisine dayalı elektrik üretim tesislerinin 24 saat hizmet sunmasını sağlayacak bataryaların üretimi var. Bunlar da aslında bildiğimiz, konvansiyonel aküleri üreten şirketlerden başkası değil. Ancak yenilenebilir enerji alanındaki gelişmeler, bu şirketleri de konvansiyonel işletmeler, deyim yerindeyse “akücüler” olmaktan çıkarıp, yepyeni ufuklara yelken açmaya yöneltiyor ya da zorluyor.
TÜBİTAK’la ortak Ar-Ge projesi
Örneğin İnci Akü Genel Müdürü Cihan Elbirlik, şirket olarak dünyadaki trendleri gözeterek hareket ettiklerini söyledi. Elbirlik’in verdiği bilgiye göre İnci Akü, uzun ömürlü ve çevreye duyarlı enerji depolama teknolojileri geliştirip bunları ürünlerine de yansıtmaya başladı. Güneş ve rüzgara dayalı ALTERNATİF enerji sistemlerindeki ani güç kesintilerini hissettirmeyecek şekilde anında devreye girebilen endüstriyel aküler de bunlar arasındaki yerini çoktan aldı. Elektrikli araç bataryaları üretmek amacıyla Ar-Ge çalışmaları yaptıklarını da aktaran Elbirlik “Bu kapsamda TÜBİTAK ve farklı üniversitelerle ortak projeler yürütüyoruz” dedi.
Güneş enerjisi depolama
Güneş enerjisinin depolanmasına dönük teknoloji geliştirme çalışmalarına büyük önem verdiklerini vurgulayan Cihan Elbirlik, “İnci Akü Ar-Ge Merkezi’nde güneş enerjisi ve rüzgar türbinleri gibi yenilenebilir enerji kaynaklarına, otomotiv sektörünün ve enerji depolama sistemlerine ihtiyaç duyan diğer sektörlerin değişen ihtiyaçlarına ve müşterilerinin beklentilerine yönelik çalışmalar yapıyoruz” diye konuştu.
Denizden tatlı su için depolama çözümü
Gebze Yüksek Teknoloji Enstitüsü ile bazı ortak çalışmalar yürüttüklerini de kaydeden Elbirlik, solar ve rüzgâr enerjisinden oluşan hibrit teknolojiyle deniz suyundan tatlı su arıtma sisteminin enerji depolama çözümlerini İnci Akü’nün geliştirdiğini kaydetti. Elbirlik, 3 yıldır kullanılan buradaki teknolojinin performans göstergelerini takip ettiklerini de ekledi.
Türkiye ve Ortadoğu’nun çeşitli ülkelerindeki, yüksek kapasiteli enerji depolama çözümlerine ihtiyaç duyulan solar sistemlerde İnci Akü’nün geliştirdiği OPzS akülerin kullanıldığına da değinen Cihan Elbirlik, geliştirme ve yeni teknoloji çalışmalarında kullanmak üzere bu ürünlerin performanslarının da sürekli takip altında tuttuklarını aktardı.
Elektriği nerede nasıl saklamalı?
SolarTürk Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Osman Özberk, depolamanın gerek yatırım gerekse işletme maliyetlerini yükselttiğini vurguladı. Bu yüzden nerede hangi sistem ya da ürünün kullanılacağının çok iyi belirlenmesi gerektiğini kaydeden Özberk şöyle dedi: “Solar sistemlerde tercihen sırasıyla lityum iyon aküler, jel aküler ve kuru aküler kullanılmalı. Ancak yerel özellikler mutlaka göz önünde bulundurulmalı. Havalandırma, güneşten etkilenmeme, temizlik, korozyona karşı koruma ve bağlantı elemanları çok dikkatli seçilmeli. Genelde ilk söylenen GEL akülerdir. Oysa kapasite küçükse AGM veya GEL teknolojili aküler, kapasite orta ölçekliyse OpzV veya OpzS aküler tercih edilmeli.” MEHMET KARA
www.dunya.com
26 Şubat 2015