Hem teknolojik hem de çevreci otomobil …

Hyundai, Cenevre Otomobil Fuarı’nda yüksek teknolojiyle hazırlanan çevre dostu konsept aracı “i-flow”u tanıttı.

 

Hyundai’nin 2011 yılında satışa sunacağı D-segmenti modelinin habercisi olan ve dizel-elektrikli hibrid teknolojisiyle geliştirilen i-flow, şık ve zarif çizgilerinin yanı sıra üstün aerodinamisiyle de dikkat çekiyor.

 

Hyundai’nin doğadan esinlenerek yaratılan yeni tasarım anlayışı doğrultusunda hazırlanan i-flow, 4780 mm uzunluğa, 1850 mm genişliğe, 1420 mm yüksekliğe ve 2800 mm’lik dingil mesafesine sahip.

 

Hyundai i-flow bu boyutlarıyla birlikte elde edilen 0.25 gibi oldukça düşük olan sürtünme katsayısı ile CO2 salınımını 85 gr/km değerine indirirken 100 km’de sadece 3 litre yakıt tüketimi sunuyor.

 

Sportif sedan

Geniş omuzlu ve atletik bir duruşa sahip olan i-flow, arka tarafa doğru yükselen tavan ve bel çizgileri sayesinde sportif sedan tanımını en iyi şekilde gözler önüne seriyor.

 

Hyundai’nin yeni tasarım yüzünü oluşturan altıgen ön ızgara, ayarlanabilir ön spoyler, gövdeye gömülü bıçak şeklindeki marşpiyeler, güneş enerji hücrelerine sahip cam tavan, yeni teknolojilerle hazırlanmış ön farlar ve arka stoplar i-flow’un dış tasarımında hemen dikkat çekiyor.

 

Ön ve arka kapılar arasında B-sütunu bulunmadığı için iniş - binişler rahatlıkla yapılabiliyor. Ön koltuklar 30 derecelik açıyla dış tarafa doğru döndürülebiliyor ve sürücü ile ön yolcunun araca rahatlıkla oturması sağlanıyor. Arka kapılar ise bilinenin aksine arka tarafa ve dışa doğru açılıyor.

 

Kimya deviyle işbirliği

Hyundai i-flow’un iç mekanı da, genişlik açısından sedan otomobiller arasında devrim yaratacak niteliğe sahip. Kabinde kullanılan malzemeler ise, kimya devi BASF ile işbirliği içerisinde geliştirilen gelecek nesil ürünlerden ve ileri teknolojiden oluşuyor.

 

Koltuk ve orta konsol, ağırlığı düşürüp en iyi hacmi sağlamak üzere BASF’in yeni geliştirdiği Steron isimli malzemeden i-flow’a özel olarak hazırlandı.

 

Ön konsolda ise gösterge paneli boyunca genişleyebilen ve hareketlere de duyarlı olan dokunmatik bir ekran bulunuyor. BASF Kaplama tarafından geliştirilen ve ışığın yansımasıyla değişkenlik gösteren parlak “Likit Metal” görünüm ise i-flow’un dış tasarımıyla oluşturduğu karakteri pekiştiriyor.

 

Hyundai i-flow’da kullanılan dizel - elektrik hibrid güç ünitesi, şirketin çevreyi koruma bilincinin en temel kanıtlarından biri olarak ortaya çıkıyor. Hyundai’nin yeni 1.7 litre hacimli U2 serisi çift turbolu dizel motoru, Hyundai’nin geliştirdiği lityum iyon polimer piliyle ve 6 kademeli çift debriyajlı şanzımanıyla etkin bir uyum içerisinde çalışıyor ve performanstan ödün vermeden hem çevreyi koruyor hem de yakıt tüketimini oldukça düşük seviyelere çekiyor.

 

Hyundai Ar-Ge mühendisleri ve BASF’in ortak geliştirdiği termal motor kaplama sistemi sayesinde motor ısısı daima optimum çalışma sıcaklığında tutuluyor ve bu sayede rolantide bile enerji kaybı yaşanmıyor.

 

40 derecenin üzerinde 14 saat

Muhafazası olmayan motorun sıcaklığının 40 derece seviyesine inmesi için üç saat kadar bir süre gerekirken i-flow’un motoru 14 saat boyunca bu sıcaklığın üstünde kalabiliyor. Bu da hem tüketimi düşürüyor hem de yaz aylarında yüzde 5, kış aylarında da yüzde 9 oranında emisyonu düşürüyor.

 

BASF ile geliştirilen bir diğer yeni teknoloji ise termo elektrik atık ısı geri dönüşümü olarak öne çıkıyor. Bu işlem sayesinde yüksek hızlarda yüzde 5 oranında yakıt tüketimi düşürülüyor.

 

Hyundai i-flow 80 km/s hızla ilerlerken elektrik enerjisinin yarısına kadar olan 250 watt’lık kısmı termo-elektrik jeneratörüyle geri kazanılıyor. Sıcak egzoz gazlarından toplanan enerji, egzoz manifolduna yerleştirilen bu jeneratör tarafından hapsediliyor. Jeneratör daha sonra bu atık ısıyı elektrikli sistemleri çalıştırmak için gelekli olan elektrik enerjisine dönüştürüyor.

 

Hyundai i-flow’da bulunan ekonomik sürüş yönlendirme sistemi ise yüksek verimli sürüş için sürücüsüne yardımcı oluyor. Sistemde, yakıt tüketimi ve vites değişimi göstergeleriyle birlikte aktif bir ECO fonksiyonu bulunuyor.

 

Bu sayede motor ve şanzıman kontrol üniteleri ayarlanıp yürüyen aksam en uygun duruma ayarlanabiliyor. Navigasyon sayesinde de gerçek trafik durumu ve üç boyutlu yol verileri bir araya getiriliyor ve gidilmek istenen noktaya en düşük tüketimle ulaşılması sağlanıyor. www.cnnturk.com / 05 Mart 2010

BU BÖLÜMDEKİ DİĞER BAZI BAŞLIKLAR